?Kırıp dökmeyin!? diyeceğim ama seçim sadece turnusol yerine geçti. Çünkü ?eskiden dostlar? arasında zaten fay kırıkları oluşmuştu.  ?Eski dost? demedim, ?eskiden dost? dedim. Çünkü dostun eskisi makbuldür ve dostlukta kıdem esastır. Birine eski dost diyorsanız, değerinin daha yüksek olduğunu ifade ediyorsunuz demektir. Dostlukta kıdeme riayet, inancımın kazandırdığı en yüksek değerlerdendir; hayatım boyunca da uymaya çalışacağım.
Dostlukların, bigâneler tarafından nasıl görüldüğünü anlamak, özel dikkat ve disiplinli bir göz terbiyesi gerektirir. Bigâne, kategorik düşünür ve ?onlar? diyerek, birbirine yakın görüşlü olanları yekûn hattında toplar. Hata mıydı? Evet, hataydı. Bu yakınlarda bir bigâne ile ve icab-ı hâl eskiden dostlar hakkında birkaç cümle konuştuk ve ben menfi şeyler söyledim. Adam kaldırdı, ?Ben sizi daima onlarla beraber düşünmüştüm!? dedi. Şaşırmadım elbette, muaşerette bu ülkede hâkim olan anlayış budur; kategorik düşünür ?biz? ve ?onlar? deriz ve bu en kolay iştir. Bu konuda akademisyen, aydın gibi seçkin rolündekiler de farklı bir tavır geliştiremediği gibi, çizgileri daha sert ve acımasız olabilmektedir. Bu vasatta, güdülen hiçbir ahlakî dava ve gayenin objektif bir karşılık görmeyeceğini söylemek karamsarlık değil, durum tespiti olur.
Bigâne sıfatıyla andığım ve tam anlamıyla okur yazar lümpen şahsa oturup açıklama yapacak değildim; o soluna gitti ben yoluma... Doğrusunu isterseniz pişman olmuştum; aslında ?ahlakî ölçü? ile tarttığımda o bigâne dediğim kişi ile ?eskiden dost?um olan kişiler arasında en ufak bir fark yoktu. Her ikisinin de dostlukları ve husumetleri çıkara müteveccih idi; kritik tercihlerde uyum sağlayabiliyorlar ve iş birliğine gidebiliyorlardı. Büyük bir hatâ etmiştim? Şarkıları hayatına jenerik yapan biri olarak bilirdim kendimi, nasıl oldu da o an ?Biganelerle ünsiyet etme?? şarkısı dilime çelme takmadı şaşırdım ve hayıflandım. Söz veriyorum, tövbe ediyorum yalnızlıktan dilim damağım kurusa da, derdim yüreğimi yarsa da ?bigâne? ile asla konuşmayacağım.
Evet, dostlukta kıdem esastır ama dost kimdir ve nasıl dost olunur? Kimsenin kalbini bilmemize imkân yok, zahirî eylemlerine göre seçer ve ?dostum? der, yaşar gideriz. Dostluğun gerçek olup olmadığı ise ancak zor ve dar zamanda belli olur. En ilerisi dost yerine ölüm de dâhil her şeyi göze almaktır; en zayıf dostluk hâli ise âlemin taş attığı anda gül atmaktır. Mânâyı alışılmışlıktan kurtarınca; evet, ?gül atmak? dostlukta bir üstün değer göstergesidir. Yaralayıcı olması da değerindendir. ?Hakk duygusu? ise her şeyin üzerindedir ve ?Allah için sevmek!? tek muhteşem ölçüdür ve ahrete de inkılâp eder. Dostunuzun ayıbını örtmek özellikle şarttır ama haksızlığını, hukuksuzluğunu örtemezsiniz; örterseniz düşmanlık edersiniz.
Seçim münasebetiyle birbirini paça kasnak oyunuyla tuşa getirmek için yüksek enerji sarf eden tanıdıklarıma ?Kırıp dökmeyin!? diyeceğim ama zaten ?eski dost? olmaktan çıkmışlar; ?eskiden dost? konumuna çoktan sürüklenmişlerdi. Şu an yaşananlar: dostlukların çıkar, makam gibi takas ilişkilerinin belirlediği mesafelerle nasıl tahrip olduğunu göstermektedir. Bu durum, kalıcı olmaya kalıcıdır ama dilerim şiddet derecesi yükselmez. Maddi çıkarlara ulaşmak için, ahlâkî değerler rasyonalizasyon aracı olarak kullanılırken; ahlâkî değerler de maddî çıkarların altında ancak meşruiyetlerini sürdürebilmektedir. Sosyolojik açıdan bunda maalesef bir fevkaladelik görmüyorum.
Şahsım adına da şunları söyleyebilirim. Zor zamanda kime yardım ettiysem, uğruna elimi dişlilerin arasına soktuysam, dostluk şöyle dursun içten bir teşekkürünü bile görmedim. Buna asla üzülmüyor; tersine mutluluk duyuyorum. ?Takas adamı? değilim ve öyle yaşamaya daima gayret göstereceğim. Piyasa ve siyasanın hırs ve rekabet duygularıyla sürdürülen muaşerette dostluk değil, bazı konularda ittifaklar olabilir. Bu tür insanlarla zaten dostluk kurulamaz; halk için, şehir için umumî yarar çerçevesinde beraber hareket etmek ise kaçınabileceğimiz bir şey değildir.