Ülkemiz futbolunun, lanetli ve bir o kadar da “kötü bir yanılgısıdır” kulüpleri zengin başkanlara emanet etmek.
Aslında kime sorsanız, kulüp taraftarındır!
Peki, başkan olmak isteyenler “neden” hep paralı ve zengin diye tabir edilenlerden olur.
Ülke futbolumuzda karmaşık ilişkiler ve çıkar yumağı olduğunu bilmeyen yokturdur.
Herkes biliyor ama bu duruma kimse itiraz etmiyor.
Ülke futbolumuzun gelişmesinde en önemli engellerden biridir bu!
Neden mi?
Futbola bir şeyler verecek adamlar yerine bir şeyler “alacakların” göreve gelmesi.
Paralı ve zengin başkan adı altında göreve gelen şirket sahiplerinin bazıları, kulüplere görünürde sıcak paralar verirken, büyük bir çoğunluğu da borçları katbekat arttırmayı da başarmışlardır.
Bu tarz başkan ve yöneticiler göreve getirilirken altta yatan bir mantık da, futbol dünyasında dönen büyük paraları yönetmekte daha yetkin olacakları iddiasıdır.
Ancak her defasında ve neredeyse her kulüpte hüsran yaşandı!
Kulüpler borç batağına sürüklenirken, başkanların özel şirketlerinin sürekli gelişip büyüdüğü gözlenmekte.
Kulüplerimiz, çoğalan borçların altında sıkışıp kaldılar.
Daha acı olanı ise, havuz sistemi ile nispeten yayın gelirinden paralar akmaya başlasada hatta son yıllarda bu yayın geliri astronomik rakamlara ulaşmasına rağmen, kulüpler mali yönden düzelmediler.
Bu da demek oluyor ki zihniyet, hesap, kafa başka yerlerdeydi!
Yönetecekleri “paralı ve zengin” tercih etmenin yanlışlığı!
Bu tarz yönetim anlayışıyla kulüplere ne kadar para kaynağı sağlanırsa, onların da aynı miktarda borç arttırmasına destek olunuyor.
Kulüplerin mali tabloları bu!
Mesela Adana Demirspor, ilk sezonunda Balotelliler, Onyekurular, Belhandalar transfer etti.
Sonuç, borçları nedeniyle ligden düşen ilk takım!
Kulüpleri zarara sokan başkan ve kulüp yöneticileri, günümüzde hala ortada makbul insanlarmış gibi dolaşabiliyorlar.
Asıl mesele bu!
O nedenle parası olanı değil, işi bileni seçmek gerekir.
Sezon sonunda hüsran yaşamamak içi.
Kalın sağlıcakla...