Yeni bir durumla mı karşı karşıyayız? Elbette değil; yani teknik ve araçlar yeni ama özü itibariyle değil…
Vesayeti altında tutmak istedikleri ülkelerde ABD, “Demokrasi-Faşizm Matriksi” olarak adlandırdığım bir yöntem uygulamaktadır. “Demokrasi-Faşizm Matriksi”, künyeli ilk yazıyı yazdığımda, Yusuf Kaplan sayfa editörüydü ve dilimden anlıyordu; bu üçüncüsü sayılabilir. O yazı üzerine ABD Büyükelçiliği’nden aramışlar ve yanlış hatırlamıyorsam hafiften beni soruşturmuşlar. Bir de bizden bir albay aramıştı Yusuf Kaplan’ı. Sonra Yusuf Kaplan’la da irtibatımız koptu, yerine gelen editör tamamen ayrı bir dünyadandı ve dilimiz farklıydı. Bana birkaç gün sonra, ABD dâhil, birkaç ülkeden vatandaşlık teklifine dair ve ciddi gözüken bir e-mail gelmişti, peh peh(!). “Efendi, Ben sizin bildiğiniz Türklerden değilim!” sadedinde mizahi cevaplar vermiştim. Ayrıca denizaşırı muhaceret, delikanlıyı bozabilir…
Şimdi yeni bir matriks ile karşı karşıyayız ve yine amaç ABD vesayetinin ülkemizdeki bekâsıdır. Yeni faşizm: Son derece sofistike hazırlanmıştır; sivil haklarla donatılmış anayasa gölgesinde, yüksek bir baskı ve nüfuzla işlemesi planlanmıştır. İletişimin bütün imkânları son derece iyi organize edilmiştir, çapraz savaşın her yolunu bilen uzmanlar komutasında planlar hazırlanmış ve hayata geçirilmiş gözükmektedir. Bir önceki matrikste irtica, şimdikinde yolsuzluk simgeleştirilmiştir. Tabii, tankla, tüfekle yapılan balansların yerini; iletişim, istihbarat, medya almıştır. Gerilla savaşı mıdır? Evet, topyekûn ülke sathına yayılmış bir gerilla darbesidir ama gerçekten de post-modern. Bence Türkiye şu anda çok ilginç olayların sahne olduğu bir laboratuvardır; bu yeni model yirmi birinci yüzyılı etkileyecek bir darbe biçimidir. Aklıma Kafka’nın “Ceza Sömürgesi” geldi, biz özgür vatandaşlar(!), işkence masasında kuru yemiş yerken gülümsüyor ve twit atıyoruz.
Süratle, yasal görüntülü vur-kaç savaşı seyrediyoruz. Medya ve resmi kanun adamları iç içe; sosyal paylaşım ortamları cahil fedailerle yönlendirilmeye çalışılıyor. Paylaşıcıların kısm-ı azamı ceza sömürgesinin gariban gençleri. Ve bana üzücü geliyor bu malzeme, yazıklanıyorum.
Takdir bile az gelir, Tayyip Erdoğan faktörünün cevabı hem cesur, hem de taban desteğine sahip. Bu ikisi de birbirini beslemektedir. Hareketin bahaneleri inandırıcı nesnelliğe sahiptir ve öyle olmalıdır ama gözü karalık ve kin, bir enerji deposuna işaret etmektedir. Seçimlerden önce yapılması düşünüldüğü anlaşılmıştır; bahaneler, bir operasyonel hazırlığın varlığını gölgeleyecek cesamette değildir.
Tabandaki değişimi “Post modern gerillaların kurmaylatı” ya fark edememiş, ya da bir ölçüm yapmak istemiştir. Yaşananları takip ederken, öneminin fark edilmesini dilerim; bugün fark etmeseniz de o ileride farklı biçimlerde kendini coğrafyamızda hissettirecektir.
Konu üzerine ara ara duracağımı umuyorum; mesela “İslamcılık” çok yeni bir mecraya girecektir. Matbuat âlemimiz, edebiyat dünyamız, şiirlerimiz dahi değişecektir. Evet, o kadar önemli günlerden geçiyoruz.
Şimdilik, ülkemizin uğradığı/uğrayacağı hasarın az olması tek temennimdir.