Teknolojinin cebimize girmesiyle değişen eğlence anlayışımız, son yıllarda yerini "hızlı tüketilen" içeriklere bıraktı. Sosyal medya platformlarında parmağımızın ucuyla geçtiğimiz, ardı arkası kesilmeyen kısa videolar, sadece vaktimizi değil, ruh sağlığımızı da çalıyor olabilir. Uzmanlar, günümüzde giderek yaygınlaşan bu durumu "kısa video bağımlılığı" olarak tanımlarken, bu alışkanlığın beynimizde yarattığı tahribata dikkat çekiyor.
“İzleme İsteği Ertelenemiyor”

Medicana Konya Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Yaşar Karataş, teknolojinin gelişimiyle iletişim tercihlerinin değiştiğini ancak kısa videolara olan ilginin olağanüstü boyutlara ulaştığını vurguladı. Bu durumun basit bir alışkanlıktan öteye geçtiğini belirten Karataş, bağımlılığı şu sözlerle tanımladı: "Sosyal medyada izlediğimiz bu kısa videoların aşırı artışı, yeni bir bağımlılık türünü doğurdu. Kişi, video izleme isteğini erteleyemiyor. Sürekli bir sonraki videoya geçme arzusu, ne yazık ki günlük yaşam aktivitelerinin ötelenmesine ve hayatın geriye atılmasına neden oluyor. Bu durum sadece zaman kaybı değil; psikolojik, fizyolojik ve toplumsal problemleri de beraberinde getiriyor."
Beynin Kimyası Değişiyor: Dopamin Tuzağı
Kısa videoların en büyük tehlikesi, beynin ödül mekanizması üzerinde yarattığı tahribat. Op. Dr. Karataş, bu içeriklerin beyinde haz ve motivasyon hormonu olarak bilinen dopaminin aşırı ve düzensiz salgılanmasına yol açtığını belirtti. Sürekli maruz kalınan bu hızlı uyaranlar, dopamin dengesini bozarak kişide kronik bir tatminsizlik hissi yaratıyor. Beyin, her kaydırma hareketinde aldığı o küçük ve hızlı hazza alışıyor. Ancak bu "kolay haz", gerçek hayattaki uzun vadeli çaba gerektiren işlerden alınan keyfi ve motivasyonu öldürüyor.
Sabırsızlık ve Odaklanma Sorunu Başlıyor

Hızla değişen, 15-20 saniyelik içeriklere alışan bir zihin için uzun süreli odaklanma gerektiren işler adeta bir işkenceye dönüşüyor. Dr. Karataş, hızlı değişen içeriklere alışan beynin konsantrasyon yeteneğini kaybettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: "Dikkat süresi azalıyor, motivasyon gerektiren işlerin yapımında zorlanmalar başlıyor. Kısa video bağımlılığı, kişide ciddi bir acelecilik ve sabırsızlık davranışı ortaya çıkarıyor. Tahammülsüzlük artıyor. Bunların yanı sıra bilişsel fonksiyonların bozulmasıyla birlikte stres, depresyon ve uyku bozuklukları gibi ciddi tablolarla karşılaşıyoruz."
“Gerçek Hayata Dönüş”
Peki, bu dijital bataklıktan nasıl çıkılır? Uzmanlar, çözümün radikal yasaklardan ziyade bilinçli kısıtlamadan geçtiğini belirtiyor. Op. Dr. Yaşar Karataş, bu yan etkilerden korunmak için video izleme süresinin mutlaka sınırlandırılması gerektiğini vurguladı. Sanal dünyada geçirilen sürenin azaltılıp, normal günlük yaşam aktivitelerine, yüz yüze iletişime ve sabır gerektiren hobilere ağırlık verilmesi, beynin fabrika ayarlarına dönmesi için hayati önem taşıyor.