Tavlada vasat, satrançta galiba daha iyiyim. Tavla avâma, satranç ise ricale hamledilir, hattâ ?Şahların Oyunu? da derler. Satrançla zekâ arasında bağ kurarlar; aslı var yok bilmem. Bazı zekâ küpü arkadaşların müsabakasına seyirci yazıldım, itiraf edeyim müthiş sıkıldım. Büyük hatâlar yapıyorlardı; zekâlarına hürmeten sükût geçtim. Sosyetesini hissettirmek için cebinde seyyar satranç takımı gezdiren bazı zevatı ?çoban matı?yla yendiğim de olmuştur; bir yeniyetmeye yenildiğim de? Sonra ani bir karar aldım, bir daha hiç kimseyle satranç oynamayacağıma söz verdim.
Eloğlu adamı rahat bırakmaz! Bir gün bizim mekânın kapısından elinde edevatı, her yanından zekâ fışkıran bir muhterem giriverdi. Ucu kırpık bir selamdan sonra, ?ben, satrançta Ege havalisi şampiyonuyum, duydum ki buralarda oynayanlar varmış, onun için geldim!? dedi. Kafasında altmış dört karelik bir dünya gezdirdiğini anladım; bir işim de adam tanımak. Bir yolcuk soluklanın, zat-ı âlinize bir çay ikram edeyim, açsanız önce etli ekmek döktüreyim dedim. Bir yiğido, misafire nasıl davranırsa hakkıyla yerine getirdim. Aranmadık yerde hudayinabit gibi fışkıran ?satrancist? arkadaşlardan o saatte teşrif eden olmadı. ?Çok anlamam sadece seyretmişliğim vardır, isterseniz size biraz idman vereyim!? dedim. Adam misafir ya, ikramımız olmadı, bari gönlünü hoş edelim. Yüzüne kan geldi billahi, maharetini takdir eden bir ?şamar oğlanı? bulmuştu. Oturduk, çok uzun sürmedi tabii, bağladım bütün yollarını ve mat ettim! Adam titremeye başladı, kalpten gidecek zannettim. Derhal çaycıya ?Bize tez su ve iki sade kahve yetiştir!? diye cankurtaran sireni gibi seslendim. Efe çalımlı kızan, bir bardak su ve kahve ile azıcık kendine geldi. Yalvarırcasına ?Bir kez daha oynayabilir miyiz?? dedi.
Bendeniz de:
? Oynarız efem, vilayetinize yolum düştüğünde sizi arar bulurum!
Diyerekten, ihtiramda kusur etmedim. Vay ki vay mağlupların hâline; adresini, vermeyi unutmuştu! Koltuğunun altına tahtasını kıstırıp gidişine hafiften üzülür gibi oldum. ?Şikeli mi oynasaydım acaba?? sadedinde derince murakabeden sonra isabetli karar verdiğime kanaat getirdim. Ahdimi de bozmuştum, üç gün kefaret orucu tuttum. İla ahir, mütekait futbolcular nasıl halı sahada kifaf-ı nefs ediyorlarsa; ben de bilgisayar ortamında Amerikan şahını bile derdest etmekteyim el-aman! İcat eden dinince dinlensin; oyun simülasyondur, bendeniz gerçeğim! En ileri ?level?de bile sanal rakibin anasından emdiğini burnundan getiriyorum. Bu oyundan öğrendiğim çok şey var tabii, bir nevi kendi kendime ders veriyor sayılırım. Vecize gibi yazayım, ?Bir piyondan her şey olabilir ama asla şah olmaz!? cümlesi, kendime verdiğim en büyük derstir. Zekâsından asla şüphe duymadığım ?satrancist? taifenin almasını dilediğim ders ise: Oyun ile gerçek hayatın asla denkleştirilemez olduğunu bilmeleridir.
Peki, ben dijital âlem için dâhi satranç ustalarının hazırladığı oyunun en yüksek kademesinde rakibimi nasıl yeniyorum? Zora düşünce, ?Kelebek Z? tuşlarının kombinasyonuyla elbette? Hamleleri gerisin geri büyüteçten geçirip, nerede hâtâ yaptığımı görüyor ve elimi tazeliyorum. Simülasyonmuş, gerçekmiş hasmımın gözünün yaşına bakmam alîmallah! Bugünün simülasyonu yarının gerçeği; bugünün gerçeği, yarının simülasyonu olabilir. Yenilmemek için son çare şarteli dahi indiriveririm. Oyunda altmış beşinci bir kare yoktur, şahın kaçacağı yer kalmayınca yenilir. Gerçek hayatta ise şahlar, cenk meydanının dışına çıkabilir ve acar bir manevrayla durumu lehine inkılab ettirebilir. Ki, kurmay dehası da böyle anlarda açığa çıkar.
Kim oyun kurmuş da umduğunu sonuna kadar gerçekleştirmiş ki... Dünyanın en basit oyunu futbolda ?karamboldan gol? diye bir şey var! Beşiktaş´a Nartallo diye efsane(!) bir Arjantinli gelmişti, her karambolda adamın bir yerlerine çarpan meşin yuvarlak seke seke ağlarla kucaklaşırdı. Karambol sözün gelimidir; sakın keşmekeşliktir diye kestirip atmayın! O bile kaderdir ve üstünde bir başka kader vardır. İnsanoğlunun ömrü, bir kaderden bir kadere yolculuktan ibaret değil midir?
Satranca dair söz bitmez, böyle bir oyun görülmemiştir! Malumunuz, aynı adla bir de manzume çeşidi vardır ve on altı karelik dil oyununa mürtefî fikirler sığdırabilme hüneridir. Bugünlere dipdiri taşınan en muhkem satrançlardan biri, cennetmekân Selîm-i Evvel´e aittir. Onunla bitirelim:
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur; Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur. Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur; Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur...
SATRANÇNÂME
Berat Demirci
Yorumlar