Kibar insanlardı, sevecen idiler, naziktiler ama “Erkek sesli” idiler, üstadlarımız.
“Orospunun dişisi, erkeği olmaz. Orospuluk huydur. Söz verip tutmamak, borcunu inkâr etmek, birini casuslamak, arkadan adam vurmak, kendinden zayıfı ezmek; hattâ korkmak bile yerine göre orospuluktur.” demiş mesela Kemal Tahir ve kitabın ortasından demiş.
Bir de fikir orospuluğu vardır. O daha tehlikelidir. 
Üstad Necip Fazıl "Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası..." diye vaktinde parmak basmıştı bu hadiseye. O günlerde de vardır elbette ama iletişimin verdiği imkân, kursağında orospuluk olanları şimdilerde toptan harekete geçirdi. Büyük bir patlama yaşandı hem de...
Bu türün kendine ait bir fikri varsa da bilmek mümkün değildir.
Kalemlerini her gaye uğruna vasıta kılarlar…
Özellikle zor günlerde; harp, darb ortamlarında nasıl kâr edeceklerini hesap ederek fikirlerini o taraftan çirkefleştirirler.
Hesap tutmazsa kalemlerini münasip bir şekilde yumuşatarak, fıstıklı da lokum badem var şarkısı makamından velinimetlerini yağlarlar.
Bu ince zanaattan patron yahut patroniçe olanlar da vardır. Onlar çizgilerini muhafaza eder görünürler. Boğaziçi`ndeki mal varlıklarını ve dış bağlantılarını bilmeyenler namuslu zannederler. Oysa beynelmilel çalışırlar.
Hülasa: Ucuzu, pahalısı, yeteneklisi, yeteneksizi, kokoşu, nonoşu her tür ve cinsten fikir orospusu metrekareye mebzul miktarda düşmektedir...
İletişim, bilişim çağı filan diyorlar ya...
İmaj, makyaj, artistik patinaj şart... Algı yaratacaksın, salgı üreteceksin. Fotojenik de olmak gerekebilir, çünkü gazetelerde yetmez bir de ekranlarda boy gösterirler.
Sanal âlemdeki fikir orospuluklarına da buradan ve ayriyeten aganaganigilerimi bildiririm...
Dile getirelim dedim, mühim bir dert efendim... Malum, memlekette çok da "Erkek ses" kalmadı.
Birilerine de "Destuuur, erkek var!" demiş olalım...
Aldırmam, dünya işidir; icabını mucibince yerine getirir, yolumuza devam ederiz. Ne yolumuzdan döneriz, ne de ülkemize olan sevdalarımızdan...
İşimize bakarız: Hürüz ve kendi efkârımızla okuryazarız...
Bir yanda “Havuz Medyası” öbür yanda “Nurlu Kılavuz Medyası” çapraz ateş altında hissediyorum bazen kendimi. İşin garibi, birbirlerine atıp tutuyorlar ama özellikle Sivas gibi nahiyelerde çok da güzel anlaşıp, nemalaşıyorlar. Bu tür yerlerde açık, yukarılarda paralel, dikey kapalı pazarlıklarla işi götürüyorlar…
Taşrada ikamet bile Bizans Entrikaları’ndan kurtulmanıza yetmiyor…
17 Aralık darbesine söz söylediğinizde “Nurlu Kılavuz”un askerleri hemen taarruza geçiyor…
Hükümete eleştiriyi bırakın, bir öneride bulunduğunuzda nahiye müdürlerinden, müdür paspaslarına kadar gammazlık ve fesatlıklarını hemen kusuyorlar.
“Fikir orospusu” desem bile yazıktır, pazara meta olacak sermayeniz bile yok. Estetik cerrahinin, fikir şubesi açılmış olmalı. Cahillerin beynini estetik operasyondan geçirip, fikir şırınga ediyorlar galiba, silikon basar gibi…
Beyin kökleriniz kaşarlanmış, daha ne deyim...