TÜRK TARİHİNE BAKIŞ: Masal, çocuklara uyuyana kadar, büyüklere ise uyanana kadar anlatılır. Bu tarif batıların bizlere uyguladığı tarih anlatım medodu oldu. Batılılar Türk milletini yakinen bildiklerinden 300 yıl buyunca bizleri; tarih, kültür, medeniyet dinamikleri, örf ve adetler, gelenek ve görenekleri, köklerimiz ile inancımız olan İslam’dan uzak tutmaya çalıştılar. Bunu bazen de başardılar. Avrupalı Türk tarihi yazarken iki açıdan baktı;

1-Türkler için Türk tarihi

2-Kendileri için Türk tarihi. İlk tarih bizleri yani Türk milletini uyutmak içindir. Dünyanın en büyük arşivlerinden sahip kadim Türk medeniyetini anlatan Anadolu bölümünde Selçuklu ile mdeniyetimiz yerleşti ve Devlet-i Ali ile kökleşti zirveye ulaştı. İslambol fatihi Sultan Mehmet kendine Kayzer-i Rum dedi. Büyük medeniyet ve Sultanı’nın özgüvenidir. Anadoludaki medeniyetimizin tüm yüzyıllarında ve tüm devlet ve beyliklerde tebasına adalet ve ahlak temelli uygulamaları görürüz.

Tarihimizde yüzlerce devlet, beylik ve İmparatorluk kurulmasına rağmen tarihimiz buyunca medeniyetimizin idamesi ve ikamesinde hiçbir kopukluk olmamış birbirlerini tamamlayarak tarihsel yolculuğuna devam etmiştir. Türklerdeki Göçerevli yaşam türü konar göçer yapıyı oluşturur lakin medeniyetten uzak değildir. Anadoluda inşa ettiğimiz medeniyet bunu delili niteliğindedir. Bu medeniyete istiklalimiz açısından sahip çıkmalıyız.

Avrupa’ya göre Türkler, barbar ve savaş toplumu idi. Batılılar, Türk tarihini hızlı işgaller, barbarlık olarak takdim etti. 1893’de Orhun Anıtlarındaki yazıtlar Hint-Ari dil yazımı olarak kabul gördü. Vilhelm L.P. Thomsen yazıların Göktürklere ait olduğunu ortaya koyması, “Türk Budunu” yazısını okuması ile Avrupa şaşkınlık geçirdi ve Türklere bakış kısmen değişti.

Türk tarihi bilinmeden, dünya tarihi anlaşılamaz. Türk tarihi Dünya tarihinden çıkarılırsa geriye zaten bir tarih kalmaz. Türk tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Dünya tarihinde kadim Türklere ve onların kurdukları devletlere baktığımızda kendi torunlarının isimlerini ve zamanla tarihten silindiklerini görürüz.

M.Ö.15.000’de Türkçe konuşan ilk grupların ortaya çıkması ile başlayan Türk tarihi Çin, Rusya, Afrika, Avrasya, Avrupa’ya, hatta Bering boğazından Amerika kıtasına yayılmış köklere sahiptir. Maddî buluntular ve Türk mitolojisi, Türklerin tarih sahnesine çıktığı yer ve zamanında tamamen uygunluk arz eder.

Türk’ün ata yurdunun dünya tarafından kabul edilmiş siyasî adı TÜRKİSTAN’dır. Türkistan, göçerevli bozkır medeniyeti M.Ö. devirlere giden pek çok kültür çevresi içinde yer alır. Bu Türk kültür çevrelerinin zenginliği kanıtlar. Ön Türklere ait olan ve bulundukları coğrafyalardaki yer adları ile anılan başlıca kültür çevreleri; Anav Kültürü (M.Ö.4000-1000), Afanaseyevo Kültürü (MÖ.3000-1700), Kelteminar Kültürü (MÖ.3000), Andronovo Kültürü (MÖ.1700-1200), Karasuk Kült. (M.Ö.1200-700), Tagar-Taştık Kült. (MÖ.700-100) bulunur.

TÜRKLER; Yeryüzündeki Çin, Fars, Slav, Arap ve Roma-Helen medeniyetlerine galip gelen yegane medeniyet, Türk Medeniyetidir. Türkler, dünya tarihinde silinmez iz bırakan, Büyük Bozkır Medeniyeti’nin temelini atan ve şehir kültürünü geliştiren ana yapıyı kurdular. Türkler, Avrasya coğrafyasında kadim tarihlerden beri, büyük medeniyetler ve güçlü devletler kurmayı başaran millettir. Türkler, Asya ve Avrupa halklarının çoğunu oluşturmakla birlikte Avrasya’nın geniş bölgelerinde 30 kadar topluluklar halinde yaşadı.

Türklere özgü at kültürü, insanoğlunun uzun mesafelere yayılmasını sağladı. Böylece Türkler geniş bir alanda yaşamaya başlamıştır. Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında kültür taşıyıcılığını yapan toplum olarak bilindi. Tarihte Türkler, Çin ve Hindistan’dan Doğu Avrupa’ya, Uzak Doğu’dan Yakın Doğu’ya kadar ve tüm kıtalar arasında mallarını taşıyan tüccar kafileler için güven sağlayan tek millettir. Türkler, tarihin ilk dönemlerinden beri Moğol, Çin, Tibet, Hint, İran, Kafkasya, Slav, Yunan, Germen, Fin-Ugor ve eski Sibirya kavimleriyle komşu olarak yaşadı ve kültürel etkileşimlerde bulundular.