Din, insanoğlunu her iki dünyadan da kazançlı çıkarmak adına onu iyiye, güzele ve doğrulara yönlendiren ilahi kurallar bütünüdür. İnsanlarda fıtri olarak var olan inanma ihtiyacını karşılayan, kaynağı vahye dayanan bir inanç sitemidir. Din; insanoğluna yaratılış gayesini ayrıca Allah’a karşı sorumluluklarını ve diğer yaratılan canlı ve cansız varlıklarla olan münasebetlerini açıklayan bir öğretidir. İnsanlar; yaratılışları gereği bir şeye iman etme, inanma gereksinimi içerisindedirler. İnanç, insan yaşamında yemek yemek, su içmek ve nefes almak kadar zaruri bir ihtiyaçtır. Bu gereksinim hali insanoğlunu hayat boyu sürekli bir arayışa itmiştir. Yüzyıllar boyu insanlar, manevi yönden açlıklarını doyurmak adına birçok nesne ve varlığa ilah vasfını yükleyerek bağlanmışlardır. Ancak her defasında vasıflandırılan varlıklar, insanoğlu adına tatminkâr olamadıklarından insanlar hüsranla arayışlarına devam etmişlerdir. İnsanoğlunun inanç alanındaki bu memnuniyetsizliği ta ki Allah’ı bulana kadar devam etmiştir. İşte din, insanoğlunun diğer bir yanı olan manevi yönünün doyuma ulaştırılmasında, akabinde de dünya yaşamının verimli ve her yönden tutarlı olarak devam ettirilmesinde ona kılavuzluk yapan sistemler bütünlüğüdür.
Din deyince akla tabi ki de İslam gelmelidir. Çünkü ayeti kerimede “Allah katında din şüphesiz İslam’dır.” (Al-i imran-19) “Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse, onun dini kabul edilmeyecektir, o ahirette de kaybedenlerdendir.” (Al-i İmran-85) buyrulmaktadır. Dinimiz İslam, öncelikle sevgi ve barış dinidir. Adaleti, doğruyu, liyakati; en çok da iman edip salih ameller işlenmesini, yine anaya babaya, akrabaya, komşuya, yaşlıya, büyüklere saygıyı, hürmeti, yoksullara yardımı emreder. Bugün bir kısım insanlığın hayran olduğu akım ve felsefelerin, …izm ile bitenlerin birçoğu anlayışlarının temellerini -inkâr etseler de- güzel dinimiz İslam’dan almışlardır. İslam dininin esasları insanın yaratılışına, fıtrat yapısına tamamen uygundur. İnsanın her an değişebilecek hayati gerçekliklerine son derece uygun bir düzendir. İslam, bütün zamanların insanlarına hitap eden, onları kavrayan, anlayan, onlara yol gösteren ve insanlığı her daim yücelten bir dindir. Sosyal hayatı düzenleme noktasında son derece mahirdir. İslam, öncelikle insanların güzel ahlak çerçevesinde kişiliklerini ve karakterlerini yoğurarak kendilerini donanımlı olarak yüceltmelerini, akabinde de yetişen bu insanlardan düzenli toplumlar oluşturmalarını ister. Bu açıdan İslam’a baktığımızda onun hayatımızın her alanına nüfus ettiğini, yine her alanla ilgili bireyi ve toplumu düzenleyici kural ve kaidelerinin bulunduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bundan dolayı İslam’ı toplum dışında düşünmek, toplumdan ayrı değerlendirmek, onun insan yaşamıyla olan irtibatını kesmek insanlık adına büyük bir kayıptır ve yıkımdır. Bugün İslam, dünyadaki hak ve batıl olan bütün dinler içerisinde bozulmamış yegâne dindir. Gerek bu özelliğinden gerekse içerik olarak özündeki evrensellik, tutarlılık, akla ve mantığa uygunluk, yararlılık ve gerçeklik esasları açısından tam bir mükemmellik arz etmesinden ötürü kendisinde meydana getirdiği bir çekicilikle gün geçmiyor ki kitleleri kendine âşık etmesin. Bugün saymış olduğumuz özellikler onu her dönem diri ve canlı tutarak kendisine sürekli şükürler olsun taraf toplatmaktadır. Hem de bu gelişen olaylar hiçbir canlının hiçbir şey yapmasına gerek duyulmadan kendiliğinden gerçekleşmektedir. Bu durum İslam dininin yüceliğini ve Allah tarafından muhafaza edilip korunduğunun en güzel kanıtıdır. “Devamı Haftaya”