YIKMA GÖNÜL EVİNİ YAPACAK USTASI YOK
 
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır..
Binlerce ´´Yunus´´ sözünden sadece bir tanesi ..
Gönül dalga dalga çoşarken kıya vurur sözler ,Ey sofi !Yunusu beğenmeyen Molla kasımı bildinmi?ilmine güvendide ,yaktı ,yırttı ,Sonra bir şiir geldi Yunus ´dan öylece kaldı .Yaktığınada yıktığınada pişman oldu lakin bilemedi işte kimde ne var ...
Bu gün hakaret işitip yarın el öptün mü ?
Yunus ne diyor bir şiirinde: ?Dövene elsiz gerek, Sövene dilsiz gerek, Derviş gönülsüz gerek.? diyip sabettin mi ?
 
Gel sen Yunus ol küçük sofi ,gönüller yap yıkmak kolay .Hadi şimdi Mola Kasımı misafir edelim çok yara almış yüreğimize ...Bu gönül çok yara aldı sen gel melhem ol bir yarada sen açma !
Molla Kasım Şam, Isfahan, Konya medreselerinde ilim tahsil etmiş, fıkıh ve hadisle meşgul olmuş, zahirî ilimlerde kendini geliştirmiş bir alimdir. 14. Yüzyılın başlarında Anadolu´da sayıları giderek artan tasavvufî akımlara, sufîlere karşı menfî bir görüş ve duruş sergiler. Ona göre bu tarikatlar şeriat´a, Kur´an´ın hükümlerine aykırı hareket etmektedirler.Konya´ya yaptığı bir seyahat sırasında yolda kendisine rastlayan yarı çıplak, meczup bir derviş eline bir tomar kağıt tutuşturur.
Ertesi gün Sakarya Suyu kenarında bir mola verir. Mola verdiği sırada bu kağıtlara bir göz atmak aklına gelir. İlk gözüne çarpan şey, derviş akşam şiddetli yağmur altında kendisine bu kağıt tomarını tutuşturduğu halde kağıtların bir damla bile ıslanmamış olmasıdır. Hayretle kağıtları incelemeye başlar. Hepsi de şiirlerden müteşekkil olan bu tomarın başlığında ?Hâzâ Divan-ı Derviş Yunus? yazmaktadır. Bu Derviş Yunus hakkında bilgisi yoktur ancak şiirleri okudukça onları sufî zırvalarına benzetir. Bu derviş de onlardan biridir. Kur´an´la alakası olmayan şeyler zırvalayan, şeriat´a muhalif davranan tarikat mensuplarından birisi. Bu düşünceler içerisinde şiirleri okur, okudukça öfkesinden kimisini ateşe atar, kimisini suya fırlatır, ancak bir kısmını da biraz beğenip alıkoyar. Nitekim bir müddet sonra o dizelerle karşılaşır;
Ben dervişim diyene, Bir ün edesim gelir. Tanıyuban şimdiden, Varıp yetesim gelir.
Sırat kıldan incedir, Kılıçtan keskincedir, Varıp onun üstüne, Evler yapasım gelir.
Derviş Yunus bu sözü, Eğri büğrü söyleme, Seni sîgaya çeker, Bir Molla Kasım gelir.
    Molla Kasım kağıt tomarını elinden atıp secdeye kapanır. O güne kadar tarikat ehline hor baktığı için, bir de o şiirlerin çoğunu ateşe ve ırmağa attığı için tövbe eder, ağlar. İlk pişmanlığından geriye dönebilecektir ancak ikincisini neyle telafi edecektir? İki bin kadar şiiri yok etmiştir. Gün batımına yakın ağlamaktan yorulmuş, halsiz düşmüştür. O sırada uyku ile uyanıklık arasında bir nida işitir: ?Üzülme Molla!.. Onun şiirlerinin bini yerde mahlûk içindir. Allah binini suda balıklar, binini de gökte melekler okusun istedi!?
Bir Garip Yunus misali, Aşk makamında Derviş. Yaz Kalem´im; Su´da Balıklar okusun, Gök´te Melekler dermiş. Tâ ki bir gün yanına, Molla bir Kâsım gelmiş, Okumuş, anlamamış da, Kimini suya vermiş, Hor görmüş, kavramamış, Tutmuş ateş´e sermiş. Aşk Makamında Yunus, Bildi Aşk´ı Hakikat. Daldığı bir Okyanus, Dergâh ile Tarikât. Molla´lar anlayamadı, Parlar onda Şeriat. Lakin; bunu anlamak, Takvâ ister, Hidayet. Elbet bir Şems´i bulur, Onda vardır Mahâret