Yüzüne bakıyorum, boğazıma bir şeyler takılıyor konuşamıyorum anne, Gözlerin bir başka bakıyor, seninde mi söyleyemediklerin var ? Bu bakışların altında veda mı var ? Yapma anne, sen gidersen ben işte ancak o zaman büyürüm, Havada ne kasvetli bu gün her yan ayrılık kokuyor sanki. Saçlarıma aklar düşmüş, ama ben yinede bu ayrılığa dayanamam anne, Parmağındaki yüzüğü çıkarıp, bana uzattın ya, nefes alamıyorum yapma anne, Bir ses duyuyorum « annen öldü » diye, ben işte o zaman büyüyorum anne, Anneler öldüğü zaman çoçuklar büyür anne, İşte omuzlar üstünde gidiyorsun. Ben peşinden ağlıyorum, hıçkırıklara boğuluyorum, Eteğinden tutup gitme demek istiyorum. Gitmesen olmaz mı ? Anne, belliki olmaz anne büyümekten başka çarem kalmadı, Ve ben istemeye istemeye, büyüyorum anne, Yolumu kim bekler bir daha, Yolunu bekleyecek annen olmazsa büyürsün işte o zaman. Evlatlar ancak anneleri ölünce büyür, ölmeden önce büyümez ! Hayat bizim sandığımızdan daha kısa. 40 yaşından fazla birinin acısına ortak olduk bu hafta, aynen bir çoçuk gibi hıçkıra hıçkıra ağladığına gözündeki hüzne şahit olduk. Acı anne acısıysa, her hal mubahtır insana, saçındaki sakalındaki aklar teselli etmez insanı. Hasretin rengi boyar her yanı, göremiyeceğini düşünmek mi en zoru ? Artık rüyalarına misafirdir, tanıdığın ilk sima. Bilirsin ! Her canlı ölümü tadacak lakin, için yanar aklının üstü örtülür. Ve sen acını yaşarsın, mızmızlana mızmızlana « anne gitme » desende, yolcu yolunda gerek. Bu acelesi ondan bellki?