Kendi disiplinim de, başka disiplinler de günümüzde yaşanan siyasî ve sosyal olayları tahmin etmeye tek başına imkan açmaz. İlmî disiplinler önemlidir ve perspektif kazandırır. Eğitim formasyonu aldığıma da seviniyorum, sosyoloji okuduğuma da. Felsefenin ne olmadığını öğrenecek kadar da felsefe okudum. İktisat alanında doktora yapmam ise yorucu oldu ama değdi.
Akademi elbette önemli ama bu saydığım ve benzeri bölümlerde okunması gereken klasik eserleri asla okutmazlar, bu tamamen kişiye kalmıştır ve çok az adama nasip olabilecek bir kazanımdır. Başkaları da var ama meselâ b ir Nâbî divanının önemini bütün sosyolog ve iktisatçılar kavrayamazlar. Buna benzer hususlarda özel bir gayret etmedikleri içinde ünvana, titre oynayan bir yapay episteme peşinde koşarlar. Klasik kültüründen bu kadar mahrum bir akademi dünyada arasanız bulamazsınız. Bu dediğim eserleri latinize eden bölümler filan var ama onlar dille, alfabeyle ilgili teknik bölümlerdir ve bir tür teknisyen yetiştirirler. Dile ve Osmanlı alfabesine hakim olan sıradan bir insanın yapabileceği işlerin akademik çatı altında ciddiye alınması bu döneme mahsus bir maarif kazasıdır.
Dinleteceğimi zannetmiyorum ama cumhuriyet dönemi edebî terminolojisini okumayanlar da siyasetin gidişi konusunda rakamlarla palavra sıkmak zorunda kalırlar. Maalesef palavracıların, bilim adamı kılıklı dalkavukların episteme-patron ilişkisi: tam bir sahte "epistemik güruh"un iktidar gücü içinde etkinlik kazanması sonucunu doğurmuştur... Yılların saçma sapan ideolojik kadrolaşmalarına, çekişmelerine kurban edilen temel okullar ve üniversitelerimizin; nr dün ile ne de bugünün dünyasıyla sağlam bağkar kurması mümkün değildir.YÖK´e profesyonel bir vaizin üye atanması, benzerleri daha önceki yönetimlerde de görünen sıradan, yakışıksız ve örnek bir olaydır. 28 Şubat´ta akademisyenleri içkili yemeğe çağırarak laiklik tebliği yapan profesörle aynı cümlede mütalaa edilmelidir. Devşirilen sığırtmaç çocuklarının ?Enderun? vasıtasıyla eğitimi yüksek bir deha ürünüdür. Aynı evsaf ve kumaştaki çocuklar ise akademide sadece yükselmenin kolay yollarını keşfetmek kurnazlığıyla kalmışlardır. Bir kültür değil, tüketim merkezi olan şehirlerin ise epistemik derinli,k katması zaten mümkün değildir. İhtisas Üniversiteleri, bir başlangıç olarak gözüküyor ama zaman çok hızlı akıyor, daha da hızlanacaktır.
Buraya kadarı genel manzaranın en kaba tasviriydi? Özel konu ise Ak Parti ve iktidar dönemidir. Ak Parti bizim siyaset tarihimiz açısından büyük bir tecrübedir. Dönüşümsüz ve hattâ devrim niteliğinde işler gerçekleşmiştir. Hiç bir partiye nasip olmayan bir teveccüh görmüştür. Bugün ise bizzat kendi kadrolarının ihaneti, aymazlığı bu partiyi sert bir düşüşe sürüklemektedir. Maarif ve üniversite konusunda ise büyük bir talihsizlik söz konusudur, akademiyi bilim için değil, iktidar parçası olmanın alanı olarak gören kadrolar sadece yatay büyüme/obezite imkanı sağlamıştır.
Bilginin bizzat iktidarın birinci gücü haline geldiği bu dönemde, bilgi en istenmeyen ve çelpeşik çıkarcıların en uzak durduğu alan olmuştur. Akademinin önceki halinden daha ileri bir anlayışa ve geleceğe talip olamayan sahte epistemek kadrolarla, siyasiler çok iyi bir denge ve uyum sağlamışlardır. İl yönetimleri de dahil, milletvekilinden , bakanına kadar halkın dertlerine lakayt, şeçildiği şehre tamamen yabancı tiplerin bize yaşattığı bu son dönem; Ak Parti için de büyük bir hezimetin başlangıcı olacaktır. Tabandan yükselen feryatları dinlemeyen, anlamayan bugünün seçkinleri; çöküşün de mümessilleridirler. Benzer siyasi yükseliş ve çöküşler elbette olmuştur ama Türkiye eski Türkiye değildir; dünya ise hiç değildir... Zayıf bir iktidar partisi, çok zayıf ve ümitsiz vaka gibi gözüken daha zayıf bir muhalefet partisi; mevcut durumumuzu bile koruyamayabilir.
Not: Uzak olmayan bir zamanda umarım 17 Ekim 2017 tarihinde, saat 22.37´de yazdığım bir kaç cümleyi, "ben demiştim" diye gelecekte bir daha hatırlatmam. Yanılmak bilgi üretmenin bedelidir, bu açıdan da en ufak bir korkum yoktur.
AK PARTİ´NİN EPİSTEMİK ZAYIFLIĞI VE SİYASET
Berat Demirci
Yorumlar