Engebeli araziye inşaat yapmak, teknolojik olarak mümkündür ama ilk bakışta maliyeti yükseltir. Ancak, uzmanlaşma ve teknoloji yoluyla maliyeti aşağıya çekilebilir. Neticede fiyatı belirleyen taleptir. Talep iştahlıysa engebe aşılır. Düz ovaya iskâna açmak çok kolay bir iştir; işin çoğu masada görülebilir. Kolay olunca kısa zamanda konutlar kondurulur. Öyle ki, kısa bir süre bir düz arazi mıntıkasına gitmediyseniz, bir yavru kentle karşılaşabilirsiniz. Gecekondu hızını aşan bir hamaratlıkla alt katlarında market ve lokanta başta olmak üzere sıra sıra sitelerden oluşan bir “kurtarılmış bölge” görürsünüz. Anlattığım, dünyadaki/ülkemizdeki kentleşme macerasının kısa tarihidir. Kentinizin bu hususta bir ayrıcalığı yoktur. Arsa imalinde ardı ardına gelen bütün belediyelerin ilk gözünü diktiği yer ekilebilir arazilerdir. Tarlaların tarla fiyatıyla alınıp, iskâna açılması, bu alışılmış akışta en çirkin sayfadır. Büyük küçük tüm kentlerde belediye başkanları da ekser inşaat işlerinden çok iyi anlayan kişilerdendir; seçilme nedenleri, irrasyonel ama insanların bağlanarak kendini mutlu hissettiği ideolojik hissiyattır. Çıkarı en yükseğe çekme hususunda rasyonel düşünen, rasyonelleştirme numaralarını iyi bilen, rasyonelleştirdiğini metalaştırıp pazara sunan zevatı muktedir kılan mekanizma; tam anlamıyla böyle işler ve tam anlamıyla mekanizmadır. Bu mekanizmaya karşı çıkan kim olursa olsun, karşısında irrasyonel ama çok akıllı(!), ezici bir rakam üstünlüğüne sahip kütleler önünde tepelenmeye mahkûmdur. Kapitalizmin ısrarla ve özenle demokrasi üzerinden küresel(!) söylem ve epistemoloji geliştirmesi, tamamen bu yüzdendir. Meraküme çıkıp kuzeye doğru bakan; bakmak yetmez dolaşan yaşananın ne olduğunu anlar. Kesmediyse, doğu ve batı istikametine doğru bir tur atın. Çok değil, yirmi senede düz alanların neler olduğunu ayn-el yakin anlamak; “dünya düzeni”ni anlamlandırmak için en kısa yoldur. Her ne kadar “ideolojik hissiyat” dedik ise de, ideolojiler, söylem ve sembollere irca edildiği için, el-yevm sadece araç hüviyetindedir. Mevcut ve mezkûr mekanizma içerisinde daha iyisini yapma şansını küçümsemiyorum; kendi liglerinde bu başarı göstergesidir. Kentleşme üzerine konuşmak isteyenler için mukayeseli çalışma alanıdır. Akademilerin meşruiyet alanı da budur. Önce toprağın alınıp satılabilir bir meta haline gelişi kapitalizmin zaferini perçinleyen esaslı bir dönüşümdür. Ekilebilir araziler, iklim değişikliği gibi konuların gündeme gelişi, toprak sevgisinden değil; kıtlık korkusundandır. Düz arazilerin önce iskana açılması süreci tüm dünyada yaşanmıştır ama ülkemiz bunun en işgalci surette gerçekleştiği ülkelerin başında yer alır. Mülkiyet sistemini terk eden ve hafızalardan silen insanların; beyinlerinin istimlâk bedelini kimin kime ödediğinin muhasebesini yüreğiniz yiyorsa sırf hatıra diye oturup yazalım. Ben şehrin başlı başına ve bizzat bir milletin hatıra defteri olduğuna inanırım. Nostaljik takılarak ve kahve höpürdeterek şehir üstüne konuşamam. "Taşlar hatıra yazılmayacak kadar fazla kararmış." diyor, kara gözlü bilgemiz. Yürekleriniz taşlardan da kara… “Lego kentler”e konuşlandırdığınız “lego camiler” mi ikna edecek beni, inandıklarınızı yaşadığınızı. Göçenlere Yasin okumak âdettendir; her diktiğiniz gökdelenin temelini atarken, bir Yasin de gömdüğünüz hatıraların ruhuna okuyun.