Köylülüğü hakir görerek söze başlayan ve İmam Hatip liselerini köylülükle özdeş gören bir sosyolojik tavır oldum olası vardır. Bu tavır biraz sağcılaşmış ve “şehir müslümanlığı” nostaljisiyle iyice de içi boşaltılmıştır. İşin garibi, köylülüğünden dolayı pek çok neo-kentli de kompleks izhar ederek bu ciddiyetsizliği ve muğlaklığı meşrulaştırmaktadır. Sosyoloji birinci katta tarihle başlar. 1927’de nüfusumuzun %83’i köylüdür… Kaba bir tahminle, köylülerin daha fazla çocuk sahibi olma alışkanlığını da katarsak, bugün nüfusumuzun %90’ının köy kökenli olduğunu söyleyebiliriz; iyi yahut kötü, durum budur. Bu tür yaklaşımların esas sıkıntısı “orta sınıf” denilen büyük karartının hızla yükselişidir. Her yaşanan olumsuzluğu halka yüklemenin başka bir versiyonu köylülere yüklemektir. Birincisini sol eğilimliler, ikincisini sağcı popülistler tercih etmektedirler.
İmam Hatiplilerin köylülükleri, başlarının kakıncıdır. Onlar da ne kadar inceldiklerini ve şehirli olduklarını sergilemek için ya acayip yamulurlar; ya da acayip bir şekilde içlerine kapanırlar. İçe kapananları çarpıklardan daha ziyade kendime yakın bulmuşumdur; çarpık zaten çarpıktır, her çeşidinden bol miktarda mevcuttur. Bendeniz 12 Eylül yönetimi zamanında kahir ekseriyeti İmam Hatip’li olan köy çocuklarının barındığı bir yurtta yöneticilik yapmıştım; kısa sürdü ve benden sonra zaten yurtta kapandı. O çocukların ve onları oraya getiren babaların hallerini asla unutmam; içlerinde azıcık da olsa bir tekine bile faydam olmuşsa kârıma sayarım. Evet doğru! İmam Hatip’lilerin çoğu köylüdür; ama “köylülerin o ruhi bağlılığı” yok mu? İşte o tüm Türkiye’nin şansıdır/şanssızlığıdır. Şehirde her türlü iyi, güzelin, doğrunun daha kalitelisinin olduğu kanaatine katılırım; ama her türlü kötünün, çirkinin, eğrinin kalitelisinin(!) de varlığını unutmamak kaydıyla… Şehir gibi, köyde kendi içinde çeşitliliğe sahiptir. Köylüler kendi çeşitlilikleriyle beraber şehre gelmişlerdir. Sosyolojist görüşlere dayanak olarak sık sık anlatılan bir kıssa vardır: Köylü evliyanın şehre gelince yoldan çıkışını anlatır... Misalin gerçekte gösterdiği tek şey; Arsızlaşan kişinin aslında köyde de evliya olmadığıdır. Evliyanın köylü ve şehirli ayırımına tabi tutulmasını ciddiyet zannedenlerle dolu bir ülkedeyiz. Doğruluk payı bile olsa, sosyolojik kategoriler ahlakî davranışları tasvirde de kullanılamaz; ahlâkî kategoriler yerine ikamesi ise terbiye sınırlarını aşar.
Köylüleri ve siyah karartıyı ayakta tutan, şehirlerle mukayese edilmesi mümkün olmayan o yarım yamalak dini bilgileri değil; bildiklerine olan samimi bağlılıklarıdır. Bu “bağlılık” şehirlerde gördüğümüz her türlü fırıldaklı ve pazarlıklı ilişkilerin hepsinin üstünde bir sosyolojik değere ve değiştirme gücüne sahiptir. Bahsettiğimiz bağlılık türü, onları doğrudan İmam Hatiplere yönlendirmeye kâfi gelmiştir. Ama yine kolaya kaçmayalım: İmam Hatiplerde de köylü, şehirli dağılımı yine genel nüfusla paralellik arzeder. Ta ikinci mezunlarından beri içlerinde benim yakından tanıdığım şehirliler de vardı çünkü… Onların o günlerini çok iyi biliyorum, aralarında köylü, şehirli ayrımının da olmadığını biliyorum. Bu ayırım kendilerinden kaynaklanmış olmayıp; olaya dışarıdan bakan ve “Beyaz Türkler”le yakınlık kurmak için saçmalama hakkını kendilerinde gören uyanık sağcıların yakıştırmasıdır. Ayrı ve marazlı bir bölücülük türüdür.
Şu söylenebilir: Köylülerin modernliğe ve modern kent yaşamına uyum sağlamalarında bu medreseden bozma mekteplerin rolü çok büyüktür. İmam Hatipler; orada okuyanlar ve mezun olanlarla değil, halkın sahip çıkışıyla değerlendirildiğinde, modernleşme maceramızın en önemli kurumlarından biri olarak belirginlik kazanır. Burada anlaşılması gereken, nüfus bilgileriyle, kökenlerle ilişkilendirilen yüksek saçmalamalara dayanan sosyolojist kategoriler değil; ruhî/irrasyonel temayüllerin doğurduğu müşahhas sonuçlardır.
İMAM HATİPLER VE KÖYLÜLÜK
Berat Demirci
Yorumlar