Tekrarı seven bir yazar değilim. Ama sadece gazete ile iktifa edip, yazdığım başka şeylerden haberdar olmayanlar, aynı konular üzerinde durduğumu söylüyorlar. Hangi aynı konuları yazmışım diye geriye doğru bir baktım, çok fazla tekrar yok. Bazı konular üzerine odaklanmışım ama onları da daima farklı yönleriyle ele almışım. Bunları, aşağıdaki yazılanlar belki birilerine aşina gelir diye söyledim. Suç bende değil, gelen gideni aratmıyor ve çark aynı çark devran aynı devran.
"Minik bir iktidar elbisesi kuşanmaya görsünler;
Gökyüzüne dönüp kızışmış maymunlar gibi,
Öyle hokkabazlıklar ederler ki,
Ağlatırlar melekleri..."
Diyor, Shakespeare... Mealen böyle...
Tevekkeli, "insanın trajedisini yazan şair" derler, bu seçkin ruh için.
Tam da yaşanıyor, daha önceleri de yaşanmıştı...
Melekler ağlar mı, onu bilmem! Yaşını başını almış, baskıcı oligarklar karşısında karşısında ne yapacağını bilemeyen insanların ise ağladığına şahidim. Derdi olanı dinlememek barbarlara yakışır; ben barbar değilim, otoritenin nasıl kullanılması gerektiğini Mekkeli bir annenin çocuğundan öğrendim. Gücüm yetmese de dinlemenin ve dertle(ş)menin yaraları nasıl sağalttığını da görenlerdenim. Gücümün yettiğini de yapmak için gayret ederim; etmezsem iki yüzlülük olur.
Dem de geçer, gam da...
Başkalarına verdikleri zarar geçicidir, kendilerine verdikleri zarar ise kişiliklerinin tezahürüdür ve geçmez...