Bal gibi bir bal festivalinin ilki Sivas’ta gerçekleşti. Bal festivali düzenlenecek denildiğinde hemen aklıma gelen 25 yıl önce gazetemize veda ziyaretinde bulunan İl Tarım Müdürü Mehmet Çetin geldi. Çalışkan bir insandı, ziyaretinde hiç unutmadığım şu cümleyi sarfetmişti: “Sivas balcılıkta ülkemizin önde gelen illerinden biridir. Şöyle ki; açık arazi, arılar için bulunmaz açık büfe. Çiçek arıcılığı için birebir. Sivas arıcılıkla eminim çok ileri seviyelere ulaşacak.”
Aradan geçen yılların ardından Sivas, altıgenin mucidiyle gerçekten harika işler yapmaya başladı. Bu harikalığı ise şu anda Sivas çiçek balcılığında bir numara olmakla kanıtlamıştır.
***
Hiç düşündünüz mü arılar neden petekleri altıgen yaparlar. Matematikçiler bu sorunun cevabını aramışlar uzun hesaplar sonucunda ilginç bir sonuca varmışlar. Bir depoyu en az malzeme ve en fazla yer sağlayacak şekilde inşa etmenin yolu, duvarları altıgen yapmaktadır. Eğer arılar petekleri altıgen yerine silindir yada beşgen prizma şeklinde inşa etselerdi aralarda kullanılmayan boşluklar ortaya çıkacak, böylelikle peteklerde daha az bal depolanabilecekti.
Arıların bir şaşırtıcı olan özelliği ise petekleri örerken kurdukları işbirliğidir. İnsan tamamlanmış bir petek gördüğünde, bunun sanki tek bir blok halinde örüldüğü izlenimine kapılır. Oysaki arılar petekleri ayrı ayrı noktalardan başlayarak örerler. Yüzlerce arı üç dört yerden başlayarak petek inşa etmeye koyulur. Petekleri öre öre ortada birleşirler. Birleşme yerlerinde en ufak bir uyumsuzluk ve hata olmaz. Arılar petek örerken petek gözlerinin birbirlerine olan açılarını da hesaplarlar. Sırt sırta duran petek gözleri mutlaka yere doğru 13 derece açıyla inşa edilir, bu eğim balın peteklerden akıp yere dökülmesini engellemektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun bal arıları bu olağanüstü mimariyi her defasında kusursuzca başarırlar. Bu işlemi kovanlarında zifiri karanlık ortamlarda gerçekleştirirler. Petek yapımını yada yön tayinini görerek öğrenmezler, dünyaya gözlerini açtıkları anda zaten bu işleri yapacak donanıma sahiptirler. Dakikada 11.400 kez kanat çırparak uçabilen bu canlılara hayran olmamak mümkün gözükmüyor.
***
Ve dünyanın en temiz olan hayvanı arının insanlara mimari detayda verdiği dersin haricinde bir dersi daha var ki, neseplerin korunması…
Şöyle: Arı kovandan çıkar, mesela elma ağacı çiçeğine konar. Artık o arı sadece elma çiçeklerine konar, armut, kiraz, şeftali, kayısı ağaçlarındaki çiçeklere konmaz, sadece elma ağacının çiçeklerine konarak polenleri edinirmiş…
Nesebi bozmama kuralı, aman Allahım…
***
Nahl suresi, yani Bal Arısı Suresi bize şöyle der: “Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir. Onların karınlarından çeşitli renklerde bir şerbet (bal) çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için bir ibret vardır.”
Sivas, çiçek arıcılığı için mükemmel bir saha ama beni derinden yaralayan bir husus şu: çarpık kentleşme…
Verimli arazilerimizin ne yazık ki imara açılması…
Küçücük bir bilgi: Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı yapıldı, değil mi? Ulaşım açısından gereği yapıldı, yapılıyor ama korkunç olan şu ki, en verimli bu alanımız ne yazık ki asfalt ve beton yığını haline gelmiştir. Mükemmel inşaatlar yapan insanoğlu, mükemmel bir çiçek, mükemmel bir ot, mükemmel bir ağaç yapmaya muktedir değil, bunu unutuyoruz!..
Altıgen olarak peteğini yapan, yuvasını en iyi şekilde dizayn eden, boşluklara bile tahammül göstermeyip, fuzuli bir yapılaşmayı önleyen bir arı bana mimari gereksizliğe de dikkat çekiyor…
Şimdi, Aıstayn’ın deyimiyle: “Kıyameti koparmak istiyorsanız, bana bütün arıları verin, toplayın doğadan, seyredin kıyameti” demiş ya, kıyameti zorlayarak başta arılar olmak üzere tüm canlıları doğadan muaf ediyoruz, verimli topraklarımıza şehirleşme adına yazık ediyoruz.
Sahi, Nahl suresi yani Bal Arısı Suresi’nin sonunda da Allah şöyle buyuruyor, konu burda daha bir anlam kazanıyor çünkü: Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.