Beni neden çağırmışlardı orada anladım. Kendilerini onaylamamız için ?platform? oluşturmuşlardı. Komisyon, komite ve platformlarla karşılaştığımda, ?Ne tezgâhlanıyor?? diye içimden hep sorardım. O tarihten sonra bu sorunun cevabı, ülkenin fiilen kültür vasatının belirleyicisi oldu. Ben hariç bütün panelistler, doğrulama ekibi; düzenleyenler ise kendilerini tezgâhlıyorlardı. Tuttu mu? Oradan ne ?önemli? adamlar çıktı tahmin bile edemezsiniz. Bazen ?Masonik? klişesini kullanıyorum, bu işler tastamam böyle işliyor.
Fırıldak kapıda başlamıştı. Misafirhanede iki mühim resmî kişi hariç, kalan zevata ?eşinizi bulun!? dediler. Valizimi derhal kaptım, tek kişilik oda vermezseniz ben burada kalmam dedim; verdiler. Kalanını anlatmayayım? Bendeniz emek vermiş ciddi bir ?bildiri? hazırlamıştım, ciddi ve özgün. Bizim oturumu sona bıraktılar ve salonun süresi dolmuştu. Baş müzevir gelerek yarım ağız özür diledi; dilersen oturumu yapmayalım dedi. Oturumda işi ciddiye alıp, söz söylemeye gelen bir tek ben vardım, diğerleri ?görünmek-gösterilmek? için oturtulmuşlardı. Bu memleketin unvanla örtülen cehaletinin en iyi örneğini yaşamıştım. Bildirisi olmayan ve mesleğini hatırlayamadığım masadaki ?yüksek hemşolar?dan hatırladığım, kıyafetlerinin düzgün, tırnaklarının manikürlü oluşu? Benim bildirimde ?Şehirlilik?le ilgili sözlere cevap gibi bir şey söylemişti benden sonra konuşan. ?Biz daha güzel şehirler yaptık!? gibi bir laf atmıştı; ben ise hayatımın en zor anlarından birini yaşamıştım. ?Biz? dedikleri her kim iseler, yaptılar yapacaklarını ve hâlâ yapmaya devam ediyorlar. Çünkü aradan yaklaşık on beş sene geçti. Söylediklerimden rahatsız olan o bey, bendenize, ?Mimar mısınız?? diye sormuştu, bu soru her şeyi anlatmaya kâfidir. Sosyologum demek ayıp, sosyoloji okudum biraz dedim ve kapattım.
Bu yazı, okumakta olduğum ?Rüzgârla İyi Geçinmek? kitabı üzerine düşünülmüştü. Garip ve doğaçlama çalışan bir zihin yapım olabilir, kendi hikâyemle başladım; devam ediyorum. Mezkûr panelde meselâ Cihan Aktaş da bir bildiri sunmuş olsaydı, aynı kişi yahut benzeri bu sefer de ?Siz sosyolog musunuz?? diye sorardı. Cevabı kitapta zaten var. Cihan Aktaş ?Mimarlık eğitimi? aldığını söylüyor, mimarım demiyor ve burası önemli. Kendisinden başka türlü bir ifade beklemezdim zaten. Bana soran olursa ?Özgürlüğüne düşkün, hezar-hüner bir yazar.? derim, özgür ve özgün kendi içine gömülüp üreten tek kişilik bir düşünce mahfili? Mimarî-insan ilişkisini hesaba katmadan yazı yazılmaz, şehir yazısı hiç yazılmaz.  Bu cümle, Aktaş´ın kitabını indirgemek olur; mimar, sanatkârlığın temsilidir. Kitap; tarihsiz değil, sosyolojisiz değil ama bütünüyle son derece sanatkârane bir inşa? Gıpta ettim, böyle bir enerjiye sahip olmak isterdim. Kitaptan cümle cımbızlayarak, alıntılarla dolu bir tanıtım yahut eleştiri yazmıyorum, beceremem de? Gönlümden geçenleri söylemeye gayret ediyorum. Konu Esenler değil; tüm ülke, ülkemiz? Anadolu insanını, çok yönlü göçü; böylesine canlı anlatan bir telifin ömrünün çok uzun olacağını düşünüyorum. Sosyoloji yapma iddiası olmadan, içimizden/yanımızda birinin zamana şahitlik edişini okuyor ve yaşıyoruz. Cihan Hanım, ?hanımeli değmiş? bir dünya sunuyor bize. Belgeseli de belki yapılabilir, dört dörtlük hazır metinler var. Kitaptaki esas roman kahramanları; sevgi, vefa ve dayanıklılığı ile ?rüzgâra karşı? dipdiri yürüyen kadınlar... Rüzgârla İyi Geçinenler daha çok onlardır; ?kadın ile geçim? dünya kurulalı beri yan yanadır. ?Şehir Tutulması? kitabını da okuyan biri olarak, böyle bir cümle kurmaya hakkım olabilir.
Esenler´i bir Anadolu şehri olarak değerlendirmek mümkün ve bu açıdan sadece İstanbul, değil Anadolu´daki kentleşme süreçlerini de okumuş oluyoruz. Çünkü bütün şehirler, tarihi binalar hariç yok edilmiş, yerine başka bir şey yapılmıştır. Esenler ise sıfırdan başlayan bir yekûndur. Tebriklere aşina bir yazarı takdir etmek, korkarım incitici olabilir. Cihan Hanım, geleceğe doğru da okunmaya devam edecektir; özellikle öyle olacaktır. Çünkü bugün verilen çoğu kıymetin, fikir ve sanat dışı ölçekleri vardır. Belediye denilince genellikle aklıma ?kültür kalemi?nden birilerini ağırlayan ?resmî kuruluş?lar aklıma geliyordu. Esenler Belediyesi ve belediye başkanı, bu müstesna esere imkân açmakla, kültür ve belediyenin nasıl yan yana gelebileceği konusunda da güzel bir örnek ortaya koymuştur. Her şehrin böyle bir ciddiyete ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Umarım önümüzdeki zaman diliminde ?kültür müteahhitliği? uygulamalarından da kurtuluruz. Kitabın altında yazan ?Esenler Şehir Düşünce Merkezi? künyesinin komite-komisyon-platform gibi bir müphemliğe işaret etmediğini de eserden anlıyoruz.
Cihan AKTAŞ, Rüzgârla İyi Geçinmek, Esenler Belediyesi, 2018.
Cihan AKTAŞ, Şehir Tutulması, İz Yayıncılık, 2015.