Zahiri fiillerimiz, ibadetlerimiz filan birbirine uyuyor. 
En azından öyle gözüküyor.
İç dünyalarımız ise alabildiğine uyumsuz ve bütün muaşeretimizde uyuşmazlık hâkim. "Enfüsi" beraberliğimiz olmadığı için, mağlup oluruz ve bu kaçınılmaz. Objektif olarak sübut bulanlar, subjektif taraflarımızın meyvesi olarak karşımıza gelecektir.
"Neden filanla berabersin?" sorusuna cevap olarak, "Bana daha yakın olduğu için!" diyenlerle değil beraber hareket etmek, aynı yolda beş metre bile yürümem. Kendi adıma böyledir.
Ulan siz, net olarak hayatınızda sadece bir kere olsun "Allah´a yakın olmak!" ölçüsü aradınız mı? "Ölçü" evet, lügatinizde olmayan bir şey... Şimdi dönüp, "Bana yakın olduğu için, filanla dün beraberdim, falanla da bugün beraber hareket edeceğim!" diyenlere bakabiliriz ve şunu sorabiliriz; "Sen kimsin, sana yakın olmak neyin ölçüsüdür?" Sen bir haz varlığı, sen bir sahtekâr, sen bir yanardöner, sen bir "sıfır kişilik"sin!  Zahiri fiillerin, sözlerin aksi olsa bile, içinde taşıdıklarına en uygun olan kişi, başına gelip bey olur. Sen de başına gelip oturan güç sahibine yakın olmak için, herkesten önce yalakalığa başlarsın, çünkü yalamasın.
Durum budur!