Aradan yıllar geçmesine rağmen, onun sözleri hâlâ dillerde, sazı ise kulaklarda yankılanıyor. Sivas sokaklarında mikrofonumuzu uzattığımız gençlerin anlattıkları, Âşık Veysel’in izinin nasıl kuşaktan kuşağa aktarıldığını gözler önüne seriyor. 15 yaşındaki Buğlem Özdemir, “Babamın dinlediği türküleri ben de zamanla sevmeye başladım. Özellikle Âşık Veysel’in sesi çok farklı, çok içten,” derken, 13 yaşındaki kardeşi Erva Özdemir de, “Evde sık sık açılır onun türküleri. Dinledikçe ben de sevdim. Sözleri çok anlamlı,” diyerek duygularını paylaşıyor.

Meydandaki bu yerin yeni çehresi merak ediliyor Meydandaki bu yerin yeni çehresi merak ediliyor

25 yaşındaki Feyza Tarhan ise, çocukluğundan bu yana Âşık Veysel ile büyüdüğünü belirtiyor: “Babam ne zaman bir şey anlatmaya başlasa, mutlaka bir Âşık Veysel türküsüyle tamamlar. Onunla tanışmam böyle oldu. Şimdi ben de kendi isteğimle açıp dinliyorum. Favorim her zaman Âşık Veysel olacak.”

Sivaslı gençlerin bu ilgisi aslında sadece bir müzik sevgisi değil; aynı zamanda bir kültüre, bir değere sahip çıkma hali. Çünkü Âşık Veysel, Sivas’ın sesi, ruhu ve vicdanıydı. “Uzun ince bir yoldayım” diyen büyük ozanın izinden giden gençler, onunla sadece türkü söylemiyor; onunla düşünmeyi, sabretmeyi ve anlamayı da öğreniyor.

Bugün Sivas’ın sokaklarında yankılanan ses, belki bir cep telefonundan açılan bir türkü, belki bir babanın kızına anlattığı bir hatıra. Ama hepsi bir noktada birleşiyor: Âşık Veysel, hâlâ bu topraklarda yaşıyor.

Muhabir: Enes Bulut