Fakirin her hâlinden belli olduğu yerin İslam beldesi olarak adlandırılması bana giran gelir; heyhat öyledir. Bir fakirin anası ölmüş, müezzinden sala rica etmiş. Müezzin iki defa “Es-selatu vesselam…” çekİP, hemencecik merhumenin adını söyleyip düğmeyi kapatmış.
Buraya kadarında bir şey yok!
Ancak…
Hikâyenin bir de evveliyatı var. Mahallede o gün iki cenaze varmış. Müezzin, fakirin anasından önce, bir mütegallibenin babasının salasını vermiş, hem ne sala; makamdan makama uçmuş…
Fakir, anasının salasını kısa kesen müezzine, “Hocam, azıcık uzataydın!” sadedinde mırıldanmış… Müezzin de, “Hayra sala bu kadar olur!” diyerek, mescidin kapısını kapatmış…
Müezzinlere cenaze salası verdirildiğinde cebine harçlık konulur…
Buna ve benzerlerine itirazım da yoktur. Din görevliliği çok zor bir iştir, geçimlikleri de yüksek değildir. Gönül ister ki, bu konuda vakıflar kurulsun, başları dik tutulsun. Onlar da tüm günlerini camide ilim ve irşadla geçirsinler.
Parasına göre sala veren tabiatın altını çizmek istedim…
Bu tabiat, tenha bir mescidin kayyumundan, yüksek bir vakfın yahut enstitünün ilahiyatçısına kadar vasidir ve huzursuz edicidir… Bence “Hocaların dediğini yap, yaptığını yapma!” sözü, kasıt ve garez değil; itimatsızlık içermektedir. Teologlarla bir araya geldiğimde, hep fıkhî bilgilerinden kaynaklanan bir kibir gördüm, karşısındakiler de tenvire muhtaç zavallılar... Sağlam bir söz söylediğinizde “O konuda muhkem ayet var!” diyip, cehaletinizi sıfıra müncer kılmaları kaçınılmaz. İki ayet, üç de hadisle ise kökten nakavt olursunuz. Maksadım gıybet olsa, söz çok ama değil; maksadım teoloji mühendisliğiyle tebliğ yahut irşad olamayacağını söylemekten ibarettir…
Müslüman sanatkârdır; sanatıyla da arzı imar eder…
Müslümanlık da mühendis kafalı olmazdan evvel mimar bakışlı olmayı gerektirir… Dini, mühendislik gibi algılayıp hurafeleri ve folk islam tesmiye edip bir takım âdetleri budayarak, edepli ve namuslu insanlar yetiştiremezsiniz, olanların da kalbine giremezsiniz. Teolojinin yanı sıra bir miktar “ülkeloji” bilmek de gerekmez mi? Bidat ve hurafe konusunda da ulema beyninde hayli ihtilaf vardır ama mücadelenizi siz yine sürdürmeye devam edin. Birbirini tenkis için ekranlarda boy gösteren hoca efendilerin, kendilerine sorulan soru ve aktarılan vakalar üzerine derin derin düşünmelerini dilerdim. Kendi gördüğümü söyleyeyim: Bilgisizlik değil, amelsizlik; cehalet değil, ahlaksızlık kol geziyor. Bu kelimeler üzerine şimdi bana ders açmaya kalkmayınız lütfen; “fıkır fıkır kaynayan” bir zeminde lafı kalabalıklaştırmaktan başka bir işe yaramaz… Kul hakkı yemeyen bir müslümana otuz iki farz yeter, Mızraklı İlmihal ise onu ümmîlere imam yapar.
Ekranlarda görünmenize bir itirazım yok ama konuşmalarınız hem pek ateşli, hem biçimlendirmeye yönelik, yani mühendisçe… Umarım, kanalların parasına tamah ile bir “zengin salası” vermek türünden konuşmuyorsunuzdur. Benim hoca tipim, tartışmasız Nasrettin Hoca’dır. Hocam birkaç gün vaazı kesmiş; Cuma hutbesinde de Fatiha okuyup inmiş. Cemaat söylenmeye başlayınca, “Şimden gerü bedava yok, para toplayın aranızda, sonra minbere çıkarım!” demiş. Toplamışlar ve Hocam gevrek gevrek gülerek, paraları kesesine doldurup, koynuna atmış. Çok keyifli bir vaazdan sonra daha minberden inmeden, akçeleri şıngırdatıp “Cebim dolu olunca daha rahat konuşuyorum, alın şimdi paranızı!” diyerek, topladığını cemaate gerisin geri vermiş.
Hocam muhabbetli adamdır, bu coğrafyanın mimarlarından oluşu da bundandır…
Muhabbetli olun, hissedilir; hissederiz, hissedilirsiniz…
TEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ
Berat Demirci
Yorumlar