Her şey değişiyor. İnsan önce kendini tanımaya başlıyor. Vücut organlarının fonksiyonlarını tek tek öğreniyor. Her birinin görevinde küçük bir eksiklik hissedince hemen kendi kendine teşhis koyuyor: Korona. Bunu aşmak kendini aşmaktan daha zor. Bu arada beynin odaklandığı noktalar bireyin bütün eylemini kontrol ediyor. Beyni ile barışmak insanın kendiyle barışması demek. O nedenle beyinle savaşmak yerine ona içten samimi kadim bir dost, arkadaş gibi muamele etmeyi öğrenir, insanın ve insanlık. Bir kriz var. Dünyada öyle veya böyle bir şeyler oluyor. Nedeni ne olursa olsun ister laboratuvar ürünü ister doğal seleksiyonla bu virüs üretilmiş olsun bu artık var. Hayatın bir gerçeği oldu. O nedenle ona karşı tavır, tutum almak şart. Halk halen oyuncak sanıyor bu meseleyi. Oyunda olsa oyunu kurallarına göre oynamak gerekir. Uzman görüşleri yanı sıra şahsi yaklaşımlar da önemli. Devlet yasak koymasa dahi rasyonel bir şekilde birey kendi kendisini izole etmeli. Bilinçli aydın toplum böyle davranışlarda bulunan bireylerin bulunduğu toplumdur. Devlette vatandaşını takiple uğraşmayıp bu kriz nasıl aşılır tedavi mümkün mü üzerine çalışır. Ama gördük ki fertlerde bilinç olmadığı bilen devlet onların dışarı çıkmasını yasaklıyor. Fert başına milli geliri ne kadar yüksek olursa olsun bu tutum ve davranış vatandaşların aydın, bilinçli bir toplumu oluşturmadığını hissettirmektedir. Bizim kültürümüzde Ulul Emre itaat var. Fikirlerine karşıda olsan devlete sahip çıkmak ulusal ve uluslararası savaşta devletin yanında olmak gerekir. Savaşta nasıl birlikte isek, virüste daha aydın bilinçli ve birlikte karar vermeliyiz. Bu davranışın stratejisi evde kal. Kurtuluş savaşında düşmanı görüp ateş edilirken, şimdi biyolojik savaşta virüsün ne zaman ve nerede çıkacağı bilinmiyor. Problem bu. Bu nedenle birlikte güç olup evden çıkmama kararı verilmelidir.

Bugün yirminci günüm her şey gayet iyi gidiyor. Kitap okuyor film izliyor spor yapıyorum. Bol bol c vitamini tüketiyorum. Arkadaşlarla telefonda konuşuyorum. Her gün ablamları arıyorum. Üç günde bir halamı arıyor halini hatırını soruyorum. Bu gün Kıbrıs’tan maaşımın yarısı yattı. Hiç yatmasa da asla üzülmezdim. Belirsiz bir süreçten geçiyoruz. İnsanlar aç fakir parasız işsiz güçsüz. Hepsine dua ediyorum. Bu gün az da olsa yardım kampanyasına para havale ettim. Annemin ve babamın ruhuna gider inşallah. Allah bu yüce milleti koruyor ve koruyacağına bütün kalbimle inanıyorum.

Vergi dairesi müdürü Murat Bey ve Ümraniye Devlet Hastanesinde görev yapan İbrahim Beyle sürekli temas halindeyim. İkisi bana manen moral veriyorlar. Bu işler bitince ikisine de vefa borcum olacak. Şimdide Murat Bey aradı sohbet ettik. İkisi de her gün işe gidiyor. İncekara aklıma geldi. Oda kalp rahatsızı inşallah kendisini koruyordur. Duam herkese. Yemek meselemi ablam ve Bekir’in eşi hallediyor. İki günlük üç günlük yemek alıp getiriyorum. Onlar bitince tekrar gidip alıyorum. İşim hem zor hem kolay. Bu gün o gün geldi imza attım. Çocuk koşturuyor. Ofisten bir tek Ömer arıyor sağ olsun. Kimseye söyleyecek sözümüz yok. Herkesin bir derdi var. Allah herkese yardım etsin. Gizemle telefonda konuşup internet borcumu ödedim. İyi ki interneti eve bağlattım yoksa nasıl vakit geçirecektim. Hakikaten bir noktadan sonra işimiz zor. Liseden öğretmenim Hakkı Mezararkalı hocamı aradım. Sohbet ettik. Çok kalite bir insan. Allah onu korusun. Şu an Beyaz TV film izliyorum. Beynimin içi karıncalanıyor. Her kötü şeyi aklıma getiriyor. Onunla mücadele virüsle mücadeleden daha zor. Ama savaşıyoruz. Hava çok ama çok soğuk. Canım duş almak istemiyor. Bol bol su içiyorum. Birazdan kalp ilacımı içeceğim.  Film çok kötü değil ama izliyorum. Şimdi Fox TV’ye baktım ve hemen kaçtım. Virüs muhabbeti boğdu artık. Komedi dizileri çok çok güzel. Şimdi “Geniş Aile” dizisine bakıyorum. İlk zamanlar çok izlerdim. Abaküs Zekai ilginç çocuk. Esprilerde öyle ahım şahım değil ama yine de izleniyor. Leblebim bitmek üzere gidip tekrar alırım inşallah. Zaman tam anlamıyla Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” e benziyor. Saniye bile uzuyor. Düşünün ki elinizi 20 saniye sabunla yıkayınız mesajında 20 saniyenin ne kadar uzun olduğunu herkes anladı. Dersler elli dakikaydı. Nasıl uzun bir zaman dilimiymiş ve ne kadar çabuk geçiyormuş. Şimdi saniye gün kadar uzun geliyor. Zaman kavramının sırrını Bergson’da Tanpınar’da bu anlamda çözememiş. Zamanı nasıl geçireceğiz. Zamanın içini nasıl dolduracağız. Boş zaman, dolu zaman ve zaman kavramı... Üçü de garip kavramlar oldu hepimizde. Halen “Geniş Aile” ye bakıyorum. Bu işler bitince yeni işimi de bırakacağım. Virüs soyguncusu olmamak için dövizimi sattım altın bile almadım. Ben para kazanmış olsaydım insan sağlığının zafiyetinden kazanacaktım ki bu da elli kuruşluk maskeyi beş lira satanla aynı konuma sokardır. İyi ki de yapmadım. Allah bizi koruyor. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Yarın inşallah Berat Kandili rabbim hepimizi af eder inşallah. Düşünebiliyor musunuz af edilmişiz yarın. Ne güzel olur. İşte bizim beyaz gecemiz işte o an olur. Rabbim nefes almaktan ve o nefeste kendini hatırlamaktan bizi mahrum etmesin. Onu anmak onu zikir etmek ona secde etmek, offf ne mukadder bir şey değil mi?  Devamı bir daha ki gazetemiz sayısında.