Bir de bu şehrin tatlısu islamcılarına sözüm olacak elbette.
Sözün gelimi islamcı dedim, aslında öyle gözüküyorsunuz.
Ak Part´den makam, mevki koparmak için alayınız sıraya girdiniz; kendinizi en iğrenç şekillerde pazarladınız.
Görmemişliğin zirvesinde, zengin sofralarda bir dizlik yer kapmak niçin her şeyi mübah gördünüz. Ciğeri beş para etmez adamlara danışmanlık, sayışmanlık gibi göstermelik unvanlarla yakın olmak için neredeyse secde ettiniz...
Vakarın v´sini yirmilik çivi ile çaksak gitmez hiç birinize...
Ortada milletvekilliği, rektörlük, belediye başkanlığı gibi makamlar, bürokrat kadroları olunca yaltaklanmadığınız kapı kalmadı...
Avucumda tekkeönü hıyarı var diyen herkese tuzluk alıp seğirttiniz... Bir bela gelirse bu milletin başına, kesin sizin gibiler yüzünden gelir...
Gelince de yine ücra köşelere kaybolur pusuya yatarsınız.
Tehlike geçince yine aynı ahvale bürünür, bu şehrin sokaklarında adamım diye gezersiniz...
Hacıyatmaz da değil, tam yumuşak bir türsünüz... Pur´u görünce tilki, sürü görünce koyun olmak şiarınız...
Bu yazıyı okuyacaksınız biliyorum...
Sert olmuş deyip, gicişen yerlerinizi ovacaksınız. Sonra bir birinize bakıp kendinizi bulacak ve hayıflanacaksınız. Belki daha önce yaptığınız gibi kiralık kalemlere başvurup paçalarıma salacaksınız. Namertsiniz çünkü. Bana gelince: Dervişin yakasından bit, paçasından it, tepesinden yezit eksik olmaz; şerbetliyim.
Irak olun benden ama birazcık da adam olun...
Adam olun, gülümseyerek kapılarda karşılayayım sizleri!
Makamlarınızı kutlayayım...
Bir göreyim şu adamlık hallerinizi be ya!