"Barmak" diye telaffuz ederdik, sonundaki harf de gırtlaktan bir k ve h harfi alaşımıdır.
Biz imlaya uygun yazalım.
Bir tekerlemeden bahsediyorum, yarı oyun da sayılır...
Parmakları sayarken, "Başparmak, badi parmak, orta direk, gül ağacı, güccük bacı" derdik. Bazı yörelerde farklılıklar vardır ama mevzu o değil!
Bir de, bir nevi "dünya düzeni"ni anlatan bir tekerleme vardı: Bu tutmuş, bu taşımış, bu pişirmiş, bu aşırmış, bu da hani bana demiş...
Kendime bir rol biçemem parmaklar arasında, "aşıran"lara sitemde bulunmak da ezik ve siniklere mahsustur. Beş parmağın beşi de ayrı ama bir arada olunca el olur. Sıkıntı ?aşıran? ile ?hani bana? diyen parmaklarda kendini gösteriyor. Tutan, taşıyan, pişiren iş yapan adamlar adam ama ?aşıran? tam asalak, ?hani bana? diyen de ?tam gariban? oluyor. İşte bu düzene ?kapitalizm? derler.
Düzeninizi/düzeni anlatıyorum; parmaklar içinde, "aşıran" parmak sahiplerinin hakim olduğu ve adına demokrasi dedikleri düzeni... Parmak çocukların, halkı temsil makamına "gizli el"ler tarafından yerleştirildiği düzeni...
Suç demokraside değil elbette, hâkim zihniyette... İslam´la demokrasi bağdaşır mı sorusunun, İslamla monarşi bağdaşır mı sorusundan bir farkı yoktur. Üstelik bu sorunun, ?Peki, ne bağdaşır?? sorusuna verdikleri bir düzgün cevap olduğunu da görmedim. Tam tersine İslam´da da meşveret vardır türünde, demokrasiye kompleks izhar eden bir ?sinsi garbiyatçılık? söz konusudur.
İslam, serapa ahlaktır?
Ahlaksızlığın üstünü örtecek hiç bir siyaset felsefesi, siyaset sosyolojisi yoktur!
Herkes de lütfen bir birine bakmasın!
Tekmili yaşadığımız ahlaksızlığın hikâyesidir!
Ya aşırıyorsun, ya da aşıramadığın için şekvacısın!
"Hakk" davası yine yalnız, yine mahzun...