Prof.Dr.Abdulkadir MERCÜL’e ithafen
Muvaffak olamamış birinin hicranı, şiir olur, roman olur, resim olur. Hangi şair hangi romancı hangi ressam bunu yaşamadı ki? Örnek mi; Tanpınar, Ömer Seyfettin, Balzac, Dostoyevsky, hatta Puşkin. Belki Peyami Safa, belki Cengiz Aytmatov. Saymakla bitmez ki. Belki Nazım’da. Geri kalanlar ise ya devlet korumasında ya da aile korumasında. Bunlarıda tespit etmek güç.
Zıtlıkların, yani acı ve gülüşlerin hatıraları olan edebi ve sanatsal ürünler, hayatla rabıta kurmuş kişilerin eserleridir.Hayatla rabıta kurmak? Yalnızların işi yani muvaffak olamamışların.Şiir ve sanatsal ürünleri yalnızken üretenler, yalnızlık psikolojisini atmak için arkadaşlarıyla ürünlerini paylaşırlar. Onların olumlu ve olumsuz tepkileri bile şairi, romancıyı, ressamı muvaffak oldum duygusuna kaptırarak, yalnızlığını aştığını düşünmesine neden olur. Bu aşma bir süre devam eder. Sürenin uzaması veya olgunlaşması bu kez yeni ve bir öncekinden ayrı bir muvaffakiyetsizlik çıkmazına iter. Bu da yeni bir sanat eserine hamile kalma sürecidir. Bu devridaim sanatçıyı zirveye çıkarır. Yaşadığı dönemden çıkamazsa öldükten sonra kendini anlayacak bir neslin olacağı ümidiyle zıtlıklarıyla, bazen boğuşarak, bazen sevişerek, hayatla rabıtasını korumaya çalışır. Koruyamazsa yeni süreçin adı intihardır.
Bu gün Cuma. Anne ve babamın mezarına gitmek için arabama bindim. Bostancıdan İçerenköy’e çıkarken yolun kenarında kalbimde hayali kalan kadını gördüm. İçim titredi, içim yandı. O şimdi evli. Durup konuşamadım ve arabamın gazına basıp geçtim.Radyoda kara gözlüm efkarlanma gül gayri vardı.
Şairler için Paul Valeri şöyle der;ilk şiir Tanrı vergisidir ama diğer şiirler yetenektir.Benim yukarda yazdıklarımın ne kadar uzak fakat hem benim yazdıklarım hem Valery’in sözü bence baştan sona ne kadar doğru ve gerçek.
Şuna inanmanızı istiyorum ki bu günlerde, ruhum tenha değil, kaygılarımla, ümitlerimle ve hayallerimle kalabalık.Evimde yapayalnız otururken virüs yüzünden sokağı zindan evimi nurlu bir beyaz saray olarak görüyorum.
Bütün insanlık bu günlerde bi-tap ve pür-taab içinde.
En büyük problemlere karşı en büyük çare kendine güvendiğini karşındakilere göstermek. Gerçekten özellikle yurdum vatanım şu günlerde bu güvensizliği yaşıyor. Ey yüce Türk milleti kendine güven ki, karşındakiler korksun.
Bu sabah Kemal Tahir’in ürettiği bir kavrama kafam takıldı (beni ne ilgilendirirse);”kıstırılmış insan”.Yani tarafsız insan. Evet ben tarafım hemde tarafsızlıktan tarafım. Çünkü ben birbirine düşman olan iki insan iki görüş iki fikir birbirini sevdirmek, birbirine merhamet ettirmek ve birbirlerini hoş görmeleri için tarafım. İki tarafında görüşlerine tarafsız ama barışmalarına tarafım. Bu anlamda tarafsızlık kıstırılmış insan değil, kamil insandır. Kamil insan kimdir derseniz, kem aletle bakmayan kemalet sahibi insandır derim. Yani kem gözle kötü gözle birbirine bakmayan insan.Birde şu nokta var; taraf olmak, gizli bir menfaat perestlik değilde nedir?Dolayısıyla her taraf olan burjuvalar gibi kar, bolşevikler gibi politbüro rantının peşindedir. Fakat tarafsızlığı taraf alanın bir menfaati var oda insanca birlikte yaşamak. Çok saygı duyduğum Kemal Tahir, Kemalist, Sosyalist ve ATÜT’cü, en sonunda ise bence kıstırılmış insan olmuş. Bence Türk aydını dördüncü halini sevmediği için onu dışlamış. Benim neslim ise, onun galiba dördüncü halini daha çok sevdi. İnsan ve insanlık için, birleşen Türk aydınları için bende Kemal Tahir’in dördüncü halindenim. Tarafsızlık onun dediği gibi aptallık değil. Özellikle politikacanın tarafsızlığını aptal olarak görmesi bana da normal geliyor. Fakat benim burada tarafsızlık yaklaşımım politikacı sınıfının veya meslek erbabını için değil, bütün insan ve insanlık için. Yani Mevlana misali, kim olursan ol yine gel.Yani Yunus misali;yaratılanı yaradan ötürü severiz.şimdi bir soru? Bende mi tarafım? Yunus ve Mevlan’a tarafı.
Yarin arefe. Mezarlık kalabalık olur diye bu gün kardeşimle gidip, annem ve babamı ziyaret ettik. Oradan büyük ablam ve eniştemin bayramı kutlayıp eve geldim. Dört günlük yemeğim hazır, şükür. Allah herkese versin.
Odamda müzik dinliyorum; menekşe gözler hülyalı. Çok güzel bir şarkı. Ud eşliğinde çok daha güzel.
Ben virüsü analiz ederken önce ufukların ötesini sonra ruhun ufuğuna analiz etmeyi sevdim.Sevdim, çünkü bende ufka çıkıyorum ve böylecede rahatlıyorum.
Akşam oldu. Bu ramazanın son teravih ve son sahuru. Rabbim nice teravih ve sahurlar nasip etsin.Hepimiz çok ama çok yorulduk. Ya rabbi sabır ihsan eyle.
VİRÜS GÜNLERİMDE SEYR-İ LAMEKAN-SEYR-İ LAZAMAN 41
Zeki Özdemir
Yorumlar