Avusturya’nın başkenti Viyana’ya düzenlediğimiz(15-21 Haziran 2025, İşbaşı İzleme ve Gözlem içeren eğitim seferimize dair izlenim ve değerlendirmelerimizi, köşemize sığdığı kadarıyla aktardık ve aktarmaya devam ediyoruz.
İşbaşı izleme ve gözlem yaptığımız okulumuz Der Schule Sta Wien de sınıf ortamında çocuklar çok sessizler, gürültü yok. Sınıf mevcutları 24 kişiyi geçmiyor. Herkes derse katılıyor. Ders bitiminde, toplu zil çok kullanılmıyor. Öğretmen elindeki minicik zili, derse başlarken, sınıfı uyarmak istediğinde ve derse ara vermek isteğinde çalıyor. Bazen de sadece sabahları bir defa okul içinden duyulan çok hafif bir melodi çalınabiliyor. Bizde olduğu gibi, gürültülü tek bir zil ile bütün sınıflar aynı anda son sürat bahçeye fırlamıyor. Tüm okul aynı anda teneffüse çık içeri gir şeklinde bir uygulama yok. Zaten derse verilen arada bahçeye çıkmak yasak. Daha doğrusu okul bahçesi yok. Derse ara verildiğinde öğrenciler yine sınıflarındalar ama serbestler ve öğretmen de bir sonraki dersin öğretmeni gelene kadar sınıfının başında. Teneffüse çıkmak yok. Yardımcı öğretmen uygulaması yapılıyor. Yani, öğretmenler teneffüs dâhil sürekli sınıftalar. Bir öğretmen gelince diğeri sınıftan çıkıyor bazen iki öğretmen birlikte de derste olabiliyor. İhtiyacı olanlar, izin alarak dinlenme arasında wc’ye gidip gelebiliyor. Öğrenci, adını oradaki bir listeye yazıp çıkabiliyor. Bunun sebebi de wc'yi kötü kullanan birini tespit etmekmiş.
Okula başlama yaşı onlarda da 6-7 yaş. Yani bizde olduğu gibi ortalama 70 ay üstü diyebiliriz. Avusturya'da veliler çocuklarını dört yıllık ilkokula kayıt ettirmek zorundalar. Okul yönetimi; çocuğun, fiziksel ve ruhsal açıdan zorlanmadan birinci sınıfa hazır olup olmadığını tespit ediyor. Zorunlu temel eğitime hazır olmayan çocuklar, bir yıllık hazırlık sınıfına kaydediliyorlar.
Misafir olduğumuz sınıfta, öğrencilere bir etkinlik dağıtıldı. Etkinlikte “dikdörtgen nasıl bir şeydir, onu nasıl tanımlarsınız” diye soruluyor. Çocuklar onu tanımlamaya çalışıyorlar. Öğrenciler derste cetvel kullanıyorlar. Yazılarını bitişik eğik yazıyla, kurşun kalem kullanarak yazıyorlar. 5’lik not sistemini kullanılıyor. En iyi not 1, en kötü not ise 5. Ödev verilmiyor ama o günün görevleri etüt saatinde okulda yapılıyor. Okulda akıllı telefon ve akıllı saat kullanmak yasak. Derslerde, YouTube gibi dijital medya kullanmak, izletim yaptırmak yasak. Dersi, dijital mecralar değil, öğretmen anlatıyor. Bizdeki, etkileşimli tahtadan ders dinlettirmek gibi bir durum yok. Söz isteyen öğrenciler sadece parmak kaldırıyor ve “öğretmenim öğretmenim” diyerek ortalığı inletmiyorlar. Zaten “öğretmenim” şeklinde bir hitap da yok. Öğretmenin ismi ile örneğin “Monika” şeklinde sesleniliyor. Bazı sınıflar küme şeklinde bazıları ise U düzeninde oturuyorlar. Tabii yine de çocuk her yerde çocuk. Burada da “uyyy” diye bizim öğrencilerin de yaptığı o hareketi yapan çocuklar var.
Öğrenciler serbest kıyafet giyiyorlar, forma zorunluluğu yok. Okulda güvenlik kamerası yok. Isınma için kalorifer kullanılıyor. Bir de havalandırmak için sınıf içerisinde vantilatör bulunuyor. Ayakkabılar dışarıda bırakıldığı için içeri mikrop taşınmamış oluyor. Okula velilerin girmesi yasak ancak okul çağırırsa gelebilirler. Acil durumlarda veliler okula alınabiliyor. Yani bizdeki e-randevu benzeri bir sistemleri var.
Ders kitapları, çalışma kitapları fasikül şeklinde basılmış. Zaman zaman bizim de uyguladığımız bu metot ile öğrenciler daha hafif bir çanta taşımış oluyorlar. Ekstra bir kaynak kullanmak yasak. Devletin gönderdiği 3 çeşit kitap arasından, hangi kitabı kullanacağına okul karar veriyor. Kitapları devlet veriyor ama kaybedenler, zarar verenler yenisini almak zorunda. Sınıftaki oyuncaklara zarar verenler de yenisini almak zorunda. Öğretmen tek tek hatta satır satır ödev kontrolü yapıyor ve Wochenplan etkinliklerindeki hataları kırmızı keçeli kalem ile doğrusunu yazarak düzeltiyor, gösteriyor. Okul koridorları çok geniş ama Türkiye'de olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmamış. Merdivenler güvenlik fileleri ile kaplanmamış. Sınıflarda bizde olduğu gibi etkileşimli tahtalar yok. Bunun yerine projeksiyon cihazları, eski tip tahtalar veya farklı şekillerde açılıp, yüksekliği ayarlanabilen portatif tahtalar var. Bizim anaokullarımızda olduğu gibi sabah gelip, soyunma alanındaki dolaplara eşyalarını bırakıyorlar, ayakkabılarını çıkarıp, terliklerini giyip sınıflarına geçiyorlar. Okulda iki ayrı atölye var. Ahşap ve el işi atölyesi. Ahşap atölyesinde onlarca mengene, mobilya malzemeleri ve bol bol kereste var. El işi atölyesinde ipler, kumaşlar v.s.
Her okulda bir tane birleştirilmiş sınıf var ve bu sınıfta akran öğrenmesi, okul içi öğrenme yapılıyor. Avusturya da ilkokul öğrencileri iki defa sınıfta kalabilirler. 3. sınıftan itibaren hafif sınavlar, 4. sınıfta ise normal sınavlar yapılıyor. 3. Sınıf notları ve 4. sınıfın ilk dönem notlarıyla başka bir sınava gerek kalmadan öğrencilerin hangi ortaokula gidecekleri belirlenmiş oluyor. Burada da 4+4+4 sistemi uygulanıyor. Okul servisi diye bir şey yok. Değerler eğitimi adıyla ayrı bir eğitim yapılmıyor. Okul koridorlarının her köşesinde bir etkinlik ya da problem asılı.
Çocuklar fiziki olarak gelişkinler. Bizim çocuklarımıza göre iriler. Okul yemekhanesindeki menüye bakılırsa zaten sağlıklı besleniyorlar. Öğle yemeği devletten. İsteyen çocuklar için vejetaryen menü de var. Sabah kahvaltısını evden getirip, okulda hep birlikte yiyorlar. Okulun yemekhanesi ve aşçısı var. Temizlik görevlileri var.
Okul girişi hariç, okulda her yere anahtarla giriliyor. Sınıflar, wc'ler, öğretmenler odası, müdür odası vs. İdare ve öğretmenler odası iç içe. Ayrıca bir müdür odası yok. İdari odalar küçük, sınıflar büyük yapılmış. Öğretmenler odasında; dolaplar var, bilgisayarlar var. Öğretmenler bu bilgisayarlarla, öğrencileri için etkinlikler hazırlıyorlar. Okulda Wifi de bulunmakta. Öğretmenler, bazı geceler, “okuma gecesi” düzenliyorlarmış. Çocuklar uyku tulumlarını alıp geliyorlar o gece hep birlikte okuyup, anlatıp eğleniyorlar sonra da tulumların içerisine girip uyuyarak geceyi okulda geçirebiliyorlarmış.
Okulun spor salonunda Planetonball (hentbol benzeri bir oyun) adlı eğlenceli bir top oyunu oynayan çocuklar gördük. Ülkemizde çok popüler olan “erikdalı” oyun havasını yabancı öğrencilere de öğretmişler. Okul binasının çatı bölümüne de çatı yerine, futbol ve basketbol sahaları yapmışlar.
Öğretmenlik şartlarını taşıyanlar okula başvuruyor ve okul yönetimi adayları mülakata alıyor. Uygun gördüklerine öğretmen olarak iş verebiliyorlar. Okulda rehber öğretmen yok. Bir sorun olursa rehber öğretmen çağırılıyor, gelip öğrenciyle görüşüyor. Problemli çocuklarla ilgili resmi prosedür hemen işletiliyor. Gerekli görülen çocuklar için destek eğitim kararını öğretmenler veriyor. Öğretmenlerin ortalama %90'ı bayan. Okulda, müdür yardımcısı yok sadece müdür var. İşe gelemezse yerine en yaşlı öğretmen bakıyor. Öğretmenler en düşük maaş alan kesimlerden biri. 2000 ile 3.000 Euro arası yani ortalama 2500 Euro maaş alıyorlar. Bu maaşın en az 1000 Euro’su kiraya gidiyor. Buradaki çok eski ve küçücük evler, Türk parası ile yirmi milyondan satılıyor.
Avusturya’da da bu aralar dikkat eksikliği hiper aktivite bozukluğu (DEHB) tanısı konan çok öğrenci varmış. Ülkemizde de hem Özel Öğrenme Güçlüğü (ÖÖG) hem de DEHB tanısı alan öğrenci sayımız hızla artmakta.
Eğitim gezimize dair notlarımızdan özetler bu şekilde. Toplumsal yapıya dair izlenimlerimizi de nasipse başka zaman yazarız.
Es-selam…