Son zamanlarda televizyon kanalları, gazeteler ve internet siteleri bitkilerin de birbirleri ile konuştuklarını yeni bir buluşmuş gibi haber verdi. Japon bilim insanları; bitkilerin böcekleri uzaklaştırmak için birbirleri ile konuştuklarını, kendilerini savunduğunu, ağladığını keşfettiğini yazdı. Fakat çok geç kaldılar. Çünkü Kur’an-ı Kerim indiği günden beridir bunu yazıyor ve anlatıyor. Hadisi şerifler bunlardan bahsediyor.
Kur’an-ı Kerim’de konu; Hadid süresinde, Haşr süresinde, Saff süresinde: “Göklerde yerde bulunan her şey Allah’ı tesbih etmektedir. O azizdir, Hakîm’dir.” buyrulmaktadır. Yerlerde ve göklerde ne varsa ve kainatta yaratılmış her ne varsa hepsinin gayesi yaratılış amacı Allah’ı bilmek tanımak ve O’nu kendi lisanı halleri ile anmak, zikretmek, tesbih etmektir.
Yine Kur’an-ı Kerim’de Neml süresinde Hz. Süleyman’la Hüdhüd kuşunun konuşması, Sebe Melikesi’nden haber vermesi anlatılır, karıncanın konuşmasından bahsedilir. Ayrıca Nur süresinde “Sıra sıra kanat çırpan kuşların Allah’ı tesbih ettiğini görmez misin?” denir. Sâd süresinde “Biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik” denir.
“Süleyman kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?...
Çok geçmeden Hüdhüd gelip: Ben,dedi,senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe’den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.........”
“Nihayet karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin, dedi.”
“Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin?” Râd süresi ve Nahl sürelerinde yerlerde ve göklerde olanların Allah’a secde ettikleri ifade edilir.
İsrâ süresinde bu konu şöyle anlatılır: “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihini anlamazsınız. O Halîm’dir bağışlayıcıdır.”
Bütün bunlar inanç meselesidir. Materyalistler, İnkarcılar, Ateistler bunlara inanmazlar. Onlar “Biz bilime ve bilimselliğe inanırız derler.” Bunlara verilecek cevap şudur. İşte size bilim ve bilimsellik: Richard Swinburne gibi isimler evrenin ve yaşamın neden var olduğuna dair en doğru cevapların Tanrı’nın varlığı ile verilebileceğini iddia ediyor ve bilimsel akıl yürütme yöntemlerini kullanıyor.” (Tanrı Var Mıdır, Richard Swinburne, İz Yayıncılık)
Muallim Naci ne güzel diyor:
“Allāh nedir? Deyince ġāfil
Allāh deyüp ħamūş olur dil.
Allah’ı sorgulayınca yine Allah deyip susuyor ağız ve dil. Necip Fazıl Kısakürek ne güzel diyor: “Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur”. Allah isterse her şey olur.
Yine Kur’an-ı Kerim bunlara Ali İmran süresinde şöyle sesleniyor: “Göklerin ve yerin yaratılışında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru.”
Peygamber efendimiz (s.a.v) bazı hadislerinde kendisi ile konuşan varlıklardan bahsetmektedir. “Ben Mekke’de bulunan bir taş biliyorum. Peygamber olmadan önce bana selâm verirdi. Ben o taşı şimdi de biliyorum.” (Müslim, Fedâil, 2)
Hazret-i Ali’den -radıyallahu anh- şöyle rivayet edilir:
“Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Mekke’de idim. Beraberce Mekke’nin bazı yerlerine gittik. Dağların ve ağaçların arasından geçiyorduk. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) karşılaştığı bütün dağlar ve ağaçlar:
«–es-Selâmu aleyke yâ Rasûlâllah!» diyordu.” (Tirmizî, Menâkıb, 6/3626)
Tirmizi ve Ebu Davut’ta geçen bir hadiste Peygamber efendimiz (s.a.v) “Ey kadınlar topluluğu! Tesbihlerinizin hesabını parmaklarınızla tutun ,çünkü ahirette onlar sorguya çekilecek konuşturulacaklar.”
Varlıkların sesinin duyurulmaması bizim günlük hayatımızda rahat etmemiz ve mutlu olmamız içindir. Düşünelim bir defa, binlerce varlığın sesini işittiğimizi duyduğumuzu ve algılamaya çalıştığımızı. Hiçbirini ne duyabiliriz ne de anlayabiliriz. Eğer varlıkların tesbihini sürekli duysaydık aklımız başımızdan giderdi. Bu sesler duyacağımız şekilde olsaydı yerimizde duramazdık. Bizim kulağımızın duyacağı sesler sınırlıdır, her sesi duyamayız. Yaratılışta zirve nokta insandır. Mahlukat onun emrine ve hizmetine verilmiştir. Bizler bilimi ve bilimselliği inkar etmiyoruz. Sadece akıl nihai nokta değildir onun da yanıldığı noktalar ve konular vardır.
“Akıl denize kadar götürür. Ondan sonrası için gemi lazımdır.” (Muzaffer Ozak)