Ekmekle karnını doyuran bir kalabalık var…
Ekmeğin fiyatını bilmeyen var, kuruşu kuruşuna hesap eden yüzde 49.25’lik kalabalık var…
Etin 500 bin lirayı bulan fiyatından dolayı yanına yaklaşamayan bir kalabalık var…
Etin suni üretimini bekleyenle, suni değil gerçeğine ulaşamamanın utancında yanına bile yaklaşamayan yüzde 49.25’lik kalabalık var…
Kira fiyatları nedeniyle ev sahibi olmayı hayal eden kalabalık var…
Kira nedir bilmeyenle, artan kiradan dolayı evsiz kalan yüzde 49.25’lik kalabalık var…
Araba sahibi olmanın hülyasında olan bir kalabalık var…
Araba modellerinin peşinde koşanla, arabanın lastiğini bile alamayan yüzde 49.25’lik kalabalık var…
Çocuğunun isteklerine yetişemeyen mahcup sahibi kalabalık var…
Çocuk nedir bilmeden kedi köpek besleyenle, çocuklarına bir şey alamadan ‘unuttum!’ yalanını her akşam söyleyen yüzde 49.25’lik kalabalık var…
Maaşını daha almadan eksi bakiyelerle günleri devam eden bir kalabalık var…
Maaşlarına dokunmadan banka hesabı kabaranla, maaşının banka faizleriyle eriten her daim eksiş bakiyeyle geçinen yüzde 49.25’lik kalabalık var…
8600 lira son emekli maaşıyla geçinen bir kalabalık var…
Milyon paracıklarına yüzde oranıyla zenginliğine zenginlik katanla, ek işlerine rağmen kuruş hesabında artan paracıklarına rağmen geçinemeyen yüzde 49.25’lik kalabalık var…
***
Hani bir şarkı var ya, işte o yüzde 49,25 zam oranıyla uyutulan yüzde 49,25’lik kalabalığın seçim derdinde olanlara bir cevap niteliğinde sanki:
Hani fani bu hayat ümit bağlayamam…
Olmadı diye oturup ağlayamam…
Gönlü geniş olan sükutu öğrensin…
Sevgimi yok yere ele bağlayamam…
Gelir mi diye hayallere sığınamam…
Kemale eren kendinden versin…
Ben dalkavuk olanı hizaya getiremem…
Sorma bana ben görünmezi göremem…
Merak eden kendine yönelsin…
Boş yere kimseyi oyalayıp üzemem…
Geçici şeylere heves edip üzülemem…
Fikrim, hevesimi alt etsin…
Ben gözü görmeyene resim gösteremem…
Değerimi bilmeze değer öğretemem…
O önce, e haddini öğrensin…
Biten sevgiye imrenip özenemem…
Boş sözü duyup düstur edinemem…
Eden, kendine ah etsin!
Bildim lakin söyleyemem!
Gördüm ama izah edemem!
Dünya, senle baş edemem ben!
Zaman öyle de geçecek!
Hayat böylede bitecek!
E bitsin, umudum cennetten…
***
İşte tam da burada ‘Din Halkın Afyonu mu?’ diyenleri duyar gibiyim…
O zaman dini afyon olarak kullananların varlığı gündeme taşınır bence…
O zaman Das Kapital okunsun derim ben, ondan ziyade Karl Marx’ın ‘Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı’ yazısında niçin din afyon olarak nitelenmiş, anlaşılabilir…
Sizi yormayayım, ben o alıntıyı sizin adınıza yapayım, o şudur efendim: “Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, tinin dıştalandığı toplumsal koşulların tinini oluşturuyor. Din, halkın afyonunu oluşturuyor.”
Seçim mi, geçim mi?
Ben bilmem!..