DG Sivasspor’un bu sezon şuana kadar kendi saha ve seyircisi önünde oynadığı 8 karşılaşmayı toplam 27 bin 99 taraftar izledi.
Bu durum yiğidoların takımlarına küstüğü anlamına gelmez.
Bunda en büyük etkenin, yönetimin taraftarı stada çekecek futbolcu transferi yapmadığı olduğu söyleniyor.
Ben buna pek katılmıyorum.
Hele taraftarın takımına küstüğünü hiç düşünmüyorum.
Tamam, yapılan transferler çok geç geldi ve yapılan transferler içerisinde “flaş” diyeceğimiz futbolcu yok.
Yapılan transferler bence kaliteli ve tam yerinde transferler.
Yine de İyi bir forvet alınabilirdi. Takımın gol yükünü çekecek.
Bu bir sebep olabilir ama tribünlerin boş kalmasını tamamen buna bağlayamayız.
Gerçek anlamda taraftar öyle takımından hemen vaz geçemez.
DG Sivasspor taraftarında da her sezon başlangıcında olduğu gibi ayrı bir heyecan, ayrı bir umut vardı.
Hem de takım bu sezon 3 kulvarda mücadele edecekti.
Avrupa, Süper Lig ve Türkiye Kupası...
Taraftarlık öyle hemen vazgeçilecek bir durum değildir.
Taraftarlık kimine göre vazgeçilmez bir tutku, kimine göre büyük bir heyecan ve kimine göre tedavisi olmayan bir hastalıktır.
Nasıl düşünürseniz düşünün, futbolun da olmazsa olmazı taraftardır.
Taraftarlık, bir takımı tutma, tuttuğu takımı destekleme düşüncesidir.
Ama taraftarlık ülkemizde çoğunlukla sadece başarıya ortak olma duygusu isteğini içeren bir anlayıştır.
Bu anlayış kırmızı- beyazlı yiğidolar da daha ön plandadır.
Başarı olunca herkes sahiplenir ve her kesim tarafından destek verilir takıma.
Doğal olarak, başarısızlık olunca da herkes suçlanır ve yalnız bırakılır.
Yani taraftarların tezahüratlarda söylendiği gibi "iyi günde, kötü günde" sözlerinin sadece ilk bölümü daha çok geçerlidir.
Bu nedenle de "başarı için her yol mübah" anlayışı hakimdir Türk futbolunda.
Bunu tercih eden taraftarlar ve yöneticiler de vardır. Ama bizde yöneticiler de de taraftarlık duygusu ön plandadır.
Futbolun sevildiği bazı ülkelerde ise taraftarlık; biz de olduğu gibi sadece şampiyonluklara endeksli değildir.
Tuttuğu takım küme düşerken bile gözyaşları ve alkışlarla uğurlayabilmek olgunluğu vardır. Başka ülkelerde...
İşte bu olgunluğu, düşen takımı alkışlamayı DG Sivasspor’un taraftarı göstermiştir.
2015-2016 sezonunda küme düşerken son maçta alkışlar ve göz yaşları kaplamıştı 4 Eylül stadyumunun her bir tribününü.
İşte böyle tutkuludur, DG Sivasspor taraftarı ve takımına küsmez.
Bende bu nedenle diyorum ki; oynanan maçların saatleri ve günleri uygun olmadığı için gelmedi taraftar maçlara.
Hafta içi perşembe günü Avrupa Kupası karşılaşması oynadığı için DG Sivasspor’un maçları Pazartesi akşam saat:20.00’de oynandı.
Bu nedenle DG Sivasspor taraftarı karşılaşmalara ilgi gösteremedi.
DG Sivasspor Yönetiminin bunu dikkate alması ve TFF, maç saatleri belirlenirken daha dikkatli olması için uyarılmalıdır.
Sivas’ta hava şartları göz önüne alındığında maçların oynanması için en güzel zaman Pazar öğlen sonudur.
Sivas’ta esnaf ve çalışan kesim Cumartesi öğlen sonu ve Pazartesi günü akşam saatlerinde maça gidemez.
Herkes geçim derdinde kimse dükkanını kapatıp maça gidecek durumda değil.
Bu ekonomik sıkıntı içerisinde...
Karşılaşmaların oynandığı gün ve saatler hele kış aylarında daha da önem kazanmaktadır.
İşte bu nedenler ortadan kalkmadığı sürece “ne olursa olsun” stadyum boş kalır.
Yani kısacası DG Sivasspor taraftarı takımına küskün değil, şartlar taraftarın maça gelmesi için uygun değil.