Bölgemiz bir cadı kazanı, bölgemiz mayın tarlası, bölgemiz ateşten bir gömlek… Son yıllarda askeri yığınakların gözde merkezi olan Ülkemiz çeperinde kasıtlı şekilde hareketli anlar yaşatılmaya çalışılırken, tarihimizi bizden daha iyi bilen bu güruhların niçin bayrak üstünden saldırı yaptığını anlamıyor muyuz?

***

Atamız Mete Han ile devletlü olan bizler, ortaasyanın özyurtluğunda tarihe damga vururken, Papa’nın karşısında diz çöktüğü tek insan Attila’nın olduğunu batılıların unuttuğunu mu zannediyorsunuz? Huma Kuşu olan Attila bayrağındaki o simgenin fethettiği yerlere zenginlik getirdiğini anlattığını, Germenlerin Attila’yı Tanrının kılıcı olarak kutsadığını bilmeyenlere hatırlatırken, dünyanın her bölgesinde Türk-i imanların (Türkmenlerin) var olduğu gerçeğini  sadece biz mi biliyoruz?

Tuna boylarında, Nil yataklarında, mezopotamyanın eşsiz arazilerinde nöbet bekleyen Türklerin varlığını Suriye içlerinde hazmedemeyenlerin amaçlarının ne olduğunu görmüyor musunuz?

Murat Hüdavendigar’ın şehadetinde kan üzerine yansıyan Ay ve Yıldızın bizlere verdiği dürtüyü, Selçukludan gelen çift başlı kartaldaki kızıl elma dürtüsüyle bizlere şevk verdiğini hatırlatmak mı lazım?

Batı İmparatorluğunu çökerten Attila’nın ardından bin yıl sonra torunu Sultan Mehmet’in Doğu Roma İmparatorluğunu yok ettiği gerçeğini batılıların sineye çektiğini mi zannediyorsunuz?

O sultan Fatih’in amacının İtalya şehri Otranto’yu hemen fethederek fitnenin başı Papa’yı toprağında tıpkı atası Attila gibi boğma arzusunu bilmiyor musunuz? Ve tıpkı Sultan Fatih’in Attila gibi zehirlendiğini, bu amacın öteletildiğini hala anlamıyor musunuz?

***

Kızıl elmamız var bizim, kızıl bayrağımız gibi… Hilal içinde 5 köşeli yıldızımızla her daim kızıl elmamızı hatırlatan, diri tutan…

Unutma diyor bize, Allah uğruna verdiğin mücadeleyi, hatırla… 5 köşeli yıldızda gizli senin afakın…

Korkma diye başlar Mehmet Akif, korkma…

Niye, neye ithaftır o bilmez misin? Hani Peygamber ve arkadaşı mağarada gizlenmişlerdi de, demişti ya Peygamber arkadaşına sessizce, sakinleştirir şekilde, “Ey Bekir, korkma!” Bize de Akif der: Korkma!..

Sonra bayrağa seslenir, çatma der, kurban olayım çehreni derken, gülümsemesini ister… Zira…

Ezelden beri hür yaşandığı ve yaşanılacağını söyler, çünkü bayrak hürlüktür, hür olunasıdır…

Garbı saran çelik zırhlı duvarın imanlı göğüslerde ki hükmü yok sayar Akif sonrasındaki dizesinde ve ardından ekler alçaklara yurdun uğratılmamasını ve der zaferin süresini  “kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın…”

Ve can alıcı bölüm yine bizlere: Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı…” niye?

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Ve feda edilecek canların gayesi dile getirilir, Rabbe yakarılır, amaç dile getirilir:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

Ve ardından şehitlik mertebesi hatırlatılır, arşa değecek olan serden bahsedilir ki, hemen ardından gelen bayrağa son sesleniştir, yeter der ve son dokunuş yürekleri deler:

Dalgalan sende şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!

***

Suriye’de kanı bozuklar yakarmış bayrağımı, ne gam…

Bizim amacımız var, binlerce yılın tarihiyle görevimiz var, bayrağımız var, aşığız istiklale nihayetinde, bildiğimiz hak yol var…

Bize saldıran biliyor tüm bunları, bizlerden daha iyi biliyor ama bilmedikleri şu: Geçmişte atalarının yaşadığı sıkıntıyı fazlasıyla yaşayacaklar, ihanetlerinin bedellerini ağır ödeyenler yeni ihanetlerinin bedellerine hazırlanıyorlar…

Ve yaktıkları o bayrak kanların üzerinde yine gürül gürül dünyada dalgalanacak…

Bayrakları bayrak yapan sorusunun cevabını bilenlere selam olsun…