─ Sen neden gülmüyorsun, beğenmiyor musun benim esprilerimi?

Aldığı cevap:

─ Ben sizin kurumunuzda çalışmıyorum.

Olmuş.

Modern uygarlık işte bu fıkraya sığar.

Uygarlık: Muaşeret demektir. Temel bir dünya görüşünün beşer aklı ve eliyle tabiat üzerinde inşa edilmesidir. Muaşeret, genellikle insan-insan ilişkileri olarak anlaşılır, insanın tabiata muamelesi de hesaba katılmazsa eksik kalır. Modernliğin uygulanış biçimine uygarlık diyeceksek: Bu uygarlık, hayatı insansızlaştırma ile imkân bulduğu için koyanın da, uyanın da iradesi dışında gerçekleşen bir devasa aygıt sayılabilir. “Denetleme” modernliğin en mümeyyiz vasfıdır ve faşizm, “mükemmel denetleme” ideası olarak, modernliğin bir fonksiyonudur.

Genel müdür bürokrasinin timsalidir. Bürokrat fert değil, mutlak gücün temsilcisidir; anlattığı fıkranın mahiyeti önemli değildir. Maiyetinin gülmesi zorunludur. Böylesi mecburiyetlere dair yasa yoktur ve özgürlük ideali bütün sahtekârlığıyla bu şekilde meşruiyet bulmuştur. Özgürlük gibi yüksek bir değerden söz emek için önce zincire alışmayan insanların varlığı gerekir. Modern beşer ve hususen modern beşerin genel müdürün gül dediğine gülen türü varlığı itibariyle aygıtın bir vidası gibidir. Modernliği bir inanç olarak benimseyenler, aygıtın daha mühim parçalarıdır. Modern uygarlıkla “fenâ-fi’ddüzen” seviyesinde bütünleşmiş olanların bir dine ait olduklarına dair iddiaları varsa bu “teknik münafıklık” olarak tesmiye edilebilir. “Teknik münafıklık” kazandıran bir şey olduğu için, baskın ahlak olarak uygulama alanı bulmaktadır. Demokrasi de başka türlü olmaz.

Modern Uygarlığın hükmü altında İnsan olmak: Her hangi bir firavunun devrinde yaşayanların durumuna benzememektedir. Firavun düzeni, muaşereti olması münasebetiyle bir uygarlık uygulamasıdır ve tahakküm gayr-i şahsi değildir. Modern uygarlık, fert başına düşen firavunluk miktarı vaadiyle kurulmuş bir düzendir. Bu miktarın yükselmesi için her şeyi araç kılabilenlerin hayat tarzlarının nasıl kesiştiklerini görmek gerekir. Körlük-sağırlık-anlamamak, bunu görmemek, duymamak ve anlamamaktır.  

“Her uygarlık, bir sınır uygarlığıdır!” ibaresi, sonuna kadar doğrudur. İnsan olmak da sınırları olmakla ilgili bir varoluş imkânıdır. Modern uygarlığın bütün denetleme alanlarına sahip olmasına ve ekser kudretlilerin bu uygarlıkla bir tür kazan-kazan ilişkisi içine girmiş olmalarına rağmen; insan olmak mücadelesi, çetin bir biçimde sürmektedir. En sahih ve tek mücadele de budur.

“Ben sizin kurumunuzda değilim!” diyen cesur kişinin, başka bir kurumda olup olmadığını bilmiyoruz. O da başka bir genel müdürün dedikleri doğrultusunda kendini ayarlayanlardan olabilir. Olsun; yine de cesurdur. En iyisi, güç sahiplerinin anlattıklarına nötr durmak ve sorulduğunda da “Ben sizin durumunuzda değilim!” diyenlerden olmaktır. “Reculiyet daralması” böyle diyenlerin azlığıyla ilgili bir durum olabilir. Atama, seçilme vs. yollarla seçkin tayini modern uygarlığın en sert denetleme yollarından biridir.