Arapça kelimelerden kaçtığını zanneden şahısların efendilik adına seçkin şekilde kullandıkları kelimeleri ve oluşturdukları cümlelere lütfen dikkat buyurun, olduğu gibi Arapçadır. Ya da son yıllarda uydurukçalar da fazlaca vardır. O da çağın vebasıdır, gençler arasında yaygındır, hoş gençlerin çoğu da anlamazlardadır.

Sükut kelimesi Arapça kökenli bir sözcüktür. TDK üzerinden bakıldığı zaman Türkçede, 'etmek' fiilini alır ve bu şekilde kullanılır. Yani aslında sükut ile beraber sükut etmek aynı anlamlara gelir. Türk Dil Kurumu açısından ise bu kelime grubunun anlamı, 'Susma veya sessizlik' şekilde ifade edilir.

O kadar güzeldir ki edebiyat kullanımlarında, herşeyi ifade eder. Gazetecilikte bir bakıma sukutluktur bence, harfler kelimelere, kelimeler cümlelere, cümleleler makalelelere devrilirken, o sukutluk halinde bilgilere ulaşırsınız…

Ama şöyle bir seçki yapmak istedim, özellikle bu sukutluk haline bu kadar çok seçki içinden belki bir mana bulursunuz, ne diyeyim!

***

“Zulmün kucağında Musa'lar doğar, açılır bahr-ı ahmer küffarı boğar, sükut edince esbap, bıldırcın yağar, yoksa nusreti ebabilden mi sandın?” der İbrahim Sayar amcamız, Allah’ı unutanlara sukutla hatırlatmayı yapar.

“ Marifet, konuşmaktan çok sükutta bulunur” derken Darani, o hünere bir ışık yakar ki, yapabilene aşk olsun…

“Aptalın suskunluğu bilgelik sanılır” derken birazda olaya bu yönden baksak mı diyeceğim ama, kimin aptal, kimin akıllı olduğu artık karışık bu zamanda.

Ama bu sözler de yakıcıdır hani:

“Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana. Herkes konuşmasına konuşur lakin sükut yürekli olana” der Mehmet Akif Ersoy, Safahat’inden.

Ya üstad Necip Fazıl Kısakürek ne der bilir misiniz sukut için: “Payımıza sükut düştüğünden beridir, kalbimizin sesini daha bir güzel duyar olduk.” Düştüğü kaçıncı hapishane anısındandır bu bilmem ama suskunluk kalple bütünleştirilince bir Diriliş ışığını yakıyor sanki.

“Sukut yaranın kanamasıdır. Sukut dününü öldürmenin yasıdır. Sukut insanım diyenlerin sahteliğine lal kalınmasıdır” derken Mevlana, Şems-i Tebrizi adeta cevap verir: “ Sukut cümlenin istirahat halidir, istirahat bitince, çıkan cümle dinç olur. Çok konuşup cümleyi yorma, yoksa cümle alem yorulur.”

Ve zarifçe bir yaklaşım Cahit Zarifoğlu’ndan, “ Denmiştir ki küfrün sürüp gitmesi mümkündür de, zulmün istikbali yoktur. O muhakkak sükut eder, zalimler cezalarını bulur.”

“Ya susmak, ya da suskunluktan daha kıymetli bir söz söylemek gerekir” der Pisagor.

Ya Hüseyin Rahmi Gürpınar ne der bilir misiniz? “Üstün gelmek ümidi yoksa her haksızlık ve namussuzluğa karşı hazım ve sükut namusluluk ve sağlamlık sayılır.”

“İnsanlar yalnızca anladıkları konuda konuşsalardı, dünyada ki sessizlik dayanılmaz olurdu” der Max Lemer, adeta ezer bilgiçleri…

“En iyi ibadet, sabır, sükut ve kurtuluşu beklemektir” der Hz.Ali.

Ama son söz her zaman ki gibi Efendimiz Hz.Muhammed’den: “Kim ki Allah'a ve Ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sükut etsin.”

Emirdir, yerine getirelim…

Konuşmaktan çok kitap okur, gazete okur, dergi okur, okur, okur, okursak, sukut galip gelecek ve gerçekten kurtuluş yakın olacaktır…

Sessizlik lütfen, okumaya devam…