Türk Lirası'nın Amerikan Doları karşısındaki değer kaybını önlemek için kurun 18 liraya ulaştığı 20 Aralık’taki kabine toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan Kur Kurumalı Mevduat (KKM) sistemi ilk üç ayını geride bırakmıştı. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması sonrası 10,6 liraya kadar gerileyen dolar kuru sonraki Aralık ayının son haftası oturduğu 11,30-11,50 seviyesini Rusya’nın işgaline kadar koruduktan sonra şimdilerde 14,70-14,75 aralığında seyrediyor.
22 Aralık’ta devreye alınan üç aylık hesapların ilk vadesi dolarken KKM hesabına yatırılan 29 milyar liranın geri ödemesi yaklaşık 10 milyar lirayı buldu. Bunun yaklaşık 1 milyar lirası o günkü faiz oranı olan yüzde 17 nedeniyle bankalar tarafından ödenmiş, geri kalan 9 milyar lirası kurdaki artış nedeniyle Hazine tarafından karşılanmıştı.
Yapılan hesaplamalar 570 milyar lira tutarındaki KKM hesabının bu düzeyde kalması halinde bile yıl sonunda Hazine ve Merkez Bankası’na 50 ila 100 milyar lira yük getireceğini gösteriyor. Ancak yapılan düzenlemelerle KKM’ye yönlendirilen paranın daha da arttırılmak istendiği anlaşılıyor. Ama bir gerçek var ki, mucizevi bir döviz freni olarak sunulan KKM’nin uzun vadeli bir çözüm olmasının mümkün olmadığı gözüküyor.
KKM’yi bir kurtuluş reçetesi olarak toplumun önüne koyan iktidarın tek amacı kur patlamadan seçime kadar ekonomiyi ayakta tutmak. Kazasız belasız ülkeyi ve tabii ki kendilerine seçime götürmek. Bu ürünün ‘faiz nastır’ dendiği için politika faizi arttırılamadığı için icat edildiğini unutmamak gerek. Evet daha da kötülerini gördüğümüz için şu anda rezervler çok kötü durumda değil. Savaş nedeniyle kur 13,50’lerden 14,80’lere yükselmiş olsa da bir şekilde dengede tutuluyor. Öyle ki enflasyondaki artışla kıyaslandığında kurdaki artışın Türk Lirası'nın değerlendiği şekilde yorumlamak mümkün.
Faize karşı olduğunu söyleyen iktidar, Kur Korumalı Mevduat Sistemi ile faizi patlattı. Kur Korumalı Mevduat sisteminde; mevduat getirileri, dolar getirisinin altında kaldığında aradaki fark bütçeden ödeniyor. Uygulamanın başlatıldığı ilk günlerde 11,60 TL olan dolar kuru bugün 14,70 TL’yi aştı. Yıllık yüzde 19 faizi beğenmeyen Cumhurbaşkanı, KKM ile yıllık yüzde 110 faiz ödüyor. Dolar Garantili Faiz Sistemi Hazineyi çökertebilir, ‘hiper enflasyona’ yol açabilir. Kur Garantili Mevduat sisteminin şu ana kadar kamuya yani Merkez Bankası ve Hazine’ye maliyeti, bugün itibariyle 75 milyar TL’yi aşmıştır. Doların her %10’luk artışında ise kamuya ekstra 60 Milyar TL ek yük bindirecek olan bu sistem sürdürülebilir olmadığı gerçeği bakalım hükümet tarafından da kabul görecek mi?
AMAÇ YABANCI SERMAYE Mİ?
KKM sisteminin kendisini hissettirdiği ilk günlerde üst perdeden konuşuluyordu. Sıcak para istemiyoruz deniyor ve Çin modeli telaffuz ediliyordu. Ancak olayın rengi zamanla değişti. Önce kurumlar vergisi almama pahasına şirketleri sisteme çektiler sonra yurtdışındaki Türk vatandaşlarına çengel atıldı. Şimdi de sıra yabancılara geldi. Peki yabancılar gelir mi? Dolar bu stabil pozisyonunu sürdürürse ki bir hareket olduğunda rezerv harcandığı biliniyor yine döviz değer kazandığında yine rezerv satılacaksa hangi yabancı sıcak parasını neden getirsin? Çünkü 1000 dolar koyan bir yabancının 3 ay sonunda 1000 dolar alması garanti ediliyorsa neden bu tip bir finansal enstrümanı tercih etsin? Bakan önce Cannes’a ardından Londra’ya gidip çeşitli güvenceler vererek yabancıları Türkiye’ye çağırdı ama KKM çok da cazip görünmüyor. Zaten ne Merkez Bankası ne de Hazine doların değer kazanmasını ve kendilerinin büyük meblağ ödemesinin önünün açılmasını istemez.
EMEKLİLER DE BU NOKTADA HAKLI
Kur korumalı mevduatlar için mart ayında bütçeden 11.7 milyar TL çıkartan hükümet, emekli ikramiyesinde “25 milyar lira maliyet” hesabını yaptı. İşte bu noktada emekliler sert tepki göstermeye başladı. Zira sıcak para bulmakta zorlanmaya başlayan hükümet, ancak nazının emeklilere geçeceğini hesapladı ve emekliye ikramiye zammını es geçti.
Bir gün herkesin emekli olacağını söylüyor emekliler, 13.5 milyon emeklinin yok sayılamayacağını söylüyorlar. Sus payı olarak nitelendirilen bin 100 TL’lik paranın asgari ücrete eşitlenmesini, asgari ücretin de açlık sınırının üzerine çıkarılması gerektiğini vurgulayan emekliler, özellikle bu ramazan gününde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir kişinin karnını doyurabilmesi için günlük 40 liraya ihtiyacı olduğunu açıkladığına işaret ederek, dört kişilik aile için bu rakam 160 TL yapıyor. Bir ayda 4 bin 800 TL. Asgari ücret bu rakamın altında. Asgari ücret de yükseltilmeli. En düşük emekli maaşı da asgari ücret düzeyinde olmalı şeklinde matematik hesabını ortaya koyabiliyorlar.
Kur korumalı mevduatlar için şimdiye kadar emekliye çok görülen paranın verildiğini belirtiyor emekliler ve iktidara aba altından sopasını göstermekten hiç ama hiç gocunmuyorlar. Diyorlar ki, size çok güvendiğiniz sermaye sandıkta destek versin. Sizin hayatta tutmaya çalıştığınız sermaye bakalım sizin iktidarı seçimde ayakta tutabilecek mi?
Evet, tencerenin gücünü bilmeyen iktidar yoktur. Gün gelir ekmek bulamayıp pasta peşine koşan halk, gün gelir sandık başında peşinden koştururken tenceresini kaynatacak bir iktidar bulur. Herkes bir hesap peşinde koşar. Oyunlar kurar. Kimi kur peşinde, kimi de kurlar yaparak. Bakalım kimin kurları galebe gelecek…