Siyasetin bir kandırma sanatı olduğundan ziyade bir araç olduğu üzerinde herkesin söylemi vardır. Fikirlerin bu araç üzerinden aktarımı doğu ülkelerinin en fazla riayet ettiği dürtüdür, bilmeyen yoktur. Demokrasinin bir milli irade olduğu fikri üzerinden hareketin son derece kayı eleştirmenleri olmuştur. Bunlardan birisi de Tocqueville’dir ki, eleştirisi ağırdır ama siyasetin dilinden düşürmediği milli irade bir sihirli söz gibi siyasetçilerin dilindedir, doğrudur. Eleştiri varsa bu milli irade ergumanına inanmazlık olmaz. İlle demokrasi derken bu konuda demarşiyi karşımıza çıkartanlar da olmuştur illa. Demarşi ne ki derseniz? Kahrolsun demokrasi diyenlerin de olduğunu hatırlatarak demarşi tanımına gitmek isterim: Demarşi kavramı literatürde maalesef eksik ve/veya yanlış tanımlamalara maruz kalmıştır. Kavramın en azından bundan sonrasında doğru bir şekilde kullanılması için iki ayrı tanım ortaya koymaya çalışacağım: Anayasal Demarşi ve Sortisyonel Demarşi. Anayasal Demarşi, devletin görev ve fonksiyonlarının, güç ve yetkilerinin formel ve informel kurallar ve kurumlarla etkin bir biçimde sınırlandırılmasını ifade eder. Sortisyonel Demarşi, devlet temsilcilerinin ve yöneticilerinin oylama yöntemi ile değil, kura ile rastgele seçilmesini ve aynı zamanda temsilcilerin/yöneticilerin görevde kalma süresinin belirli bir zaman dilimi ile dönemsel sınırlandırılmasını ifade eder. Her iki sistemin de temel gayesi keyfî devlet gücünün sınırlandırılmasıdır. Sortisyonel demarşi esasen daha dar bir anlama sahiptir; temsilcilerin/yöneticilerin partizan siyaset dışında kura ile rastgele seçilmesine yöneliktir. Anayasal demarşide seçimle iş başına gelmiş olan siyasal liderlerin ve seçilmiş temsilcilerin görevde kalma sürelerinin anayasa içerisinde sınırlandırılması önerisi hakimdir. Sortisyonel demarşide bir seçim/oylama sözkonusu değildir; kura ile seçilen temsilciler/yöneticiler ancak belirli bir zaman dilimi için ve dönemsel (örneğin, en fazla iki dönem) sınırlamaya tabidirler. Anayasal Demarşi ve Sortisyonel Demarşi’nin her ikisi de demokrasinin ortaya çıkardığı sorunlara ve hastalıklara çözüm üretmek için düşünülmüş ve geliştirilmiştir. Biraz demokrasiden alma, biraz da liderlerin görevlerinde bir düzenleme kavramı olarak karma bir durumu gördünüz… Ama güçler ayrılığı kavramına olan vurgusuna da dikkat çekmek gerek, değil mi? Bir de bir kavram daha vardır: “ajanda oluşturma teorisi”… Ne ki bu? Özellikle seçim dönemlerinde seçmenlerin içinde yaşadıkları sıkıntıları (enflasyon, işsizlik, yoksulluk vs.) bir süreliğine unutturmak için siyasal iktidar “suni gündem”ler yaratarak seçmen aklını kontrol etmeye ve yönlendirmeye çalışabilir. Literatürde bu konu aynı zamanda “ajanda oluşturma teorisi” (agenda setting theory) olarak da adlandırılmaktadır. Gündem kontrolü ile yapılmak istenen şey “halkın gündemi”nin “medya gündemi” yardımıyla “politik gündeme” taşınması olayıdır. Buna “ajanda oluşturma” adı verilir. Derslerde işlenen konu böyledir, hayatın bizzat kendisinde yaşanan çok ama çok farklıdır… Avrupa’da, Amerika’da sistemler nasıldır acaba diyenlerin meraklarını gidermek babından bir yaklaşım benimkisi… Anladığımız demokrasinin, anladığımız siyasetin çok ama çok farklı olduğu noktasından bir girizgahtır benimkisi… Siyasi ergumanlarda yeni yeni söylemler ve çıkışlar dipten gelen dalga ile kendini gösteriyor. Bendeniz Z kuşağı olarak adlandırılan çağımız gençliğinin de başlangıç döneminde eğitime ara verenlerdenim… Ve Z kuşağının dilinden bu anlamda bir mana katmaya çalışanlardanım… Şu anda Z kuşağının konuştuğu bu kavramları sizlere ulaştırıyorum… Ve Z kuşağı şu tanımı çok kullanıyor, bilginize: Siyaset kandırma sanatıdır…