DÜNDEN DEVAM Ve gelelim Sayın Bahçeli´ye. 2015 yılı seçimlerini iyi okuyan Sayın Bahçeli´ydi. O günlerde; mevcut iktidarın yanlışlarını lisan-ı münasip ile söyleyip, doğrularına destek olarak, memleketin birliğinden yana siyaset üretmeye devam ederek, hem memleketi muhafaza etmek, hem de yıpranan hükümetten kopan parçaları toplayarak toparlanmak şeklinde bir eylemle, kaybeden partilerin toparlanabileceğini düşünmüş ve bu görüşümü yakın çevrem ile paylaşmıştım. Farklı görüşlere saygı duymakla birlikte, bana göre Sayın Bahçeli de işte bunu yaparak partisini toparlamıştır. Anket ortalamalarında yüzde dörtlerde gösterilerek hepimizi kandıran anket şirketlerinin de yüzü kızarmış mıdır ya da gerçekten anket sonuçları böyleyse son anda ne olmuştur, iktidar partisinden gerçekten yüzde yedi civarında bir oy gitmiş midir bilemem. Bu konularda kesin bir dil ile konuşmayı da yersiz buluyorum. Seçim sonrası değerlendirmelerde yüzde yedi oranında iktidar partisinden oy aldığı ifade edilse de elbette hiç kimse bu durumun yüzde yüz böyle olduğunu ispatlayamaz. Evet, size katılıyorum. Yüzde yüz böyle olmadığını da ispatlayamaz? Sayın Bahçeli sözüne sadık görünmektedir ve ?millet İttifakına halel getirecek söylemlere? fırsat vermemektedir. ?Bundan sonra mecliste biz ne dersek o olacak? diyen milletvekilini derhal genel başkan yardımcılığı görevinden alması da bu durumun bir göstergesidir. Bir parantez de oy kullandığı sandıktan sadece iki oy alabilen başka bir liderimize açacak olursak; kendisi elbette nasıl bir liderlik yaptığının, ne yaptığının, bu işin sonunun nereye vardığının bilincindedir. Eline ne geçti bilmiyorum ama aldıkları kararın toplumsal kabul görmediğini rahatlıkla iddia ve ifade edebilirim. Oysa; Susamışlar Konağındaki bir sohbette Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş Bey´e de söylediğim gibi, kardeşlik hukukunun gereği yapılsa ve HAKK söylenilseydi, kendi siyasi anlayışlarına hayat hakkı vermeyenlerle birlik olunmasaydı, bu millet herkese olduğu gibi onlara da iltifat ederdi. Kanımca, işte bu yapılmadığı için, her ne kadar ?seçimin yükselen partisi? şeklinde bir algı oluşturulsa da bu algının toplumsal karşılık bulmadığına şahit olduk. Söylemeden geçemeyeceğim başka bir konu da; ne oldum delisi olan, konuşmalarında Cumhurbaşkanının, Başbakanın, bakanların adını anmayan, ?küçük dağları ben yarattım? havasındaki bürokratları da akademilerine uğurlamanın vaktinin gelip-geçtiğidir. Bu tür toplantılarda amir-memur resmiyeti olsa dahi, memurların da birer seçmen olduğu unutulmamalıdır. Hatta memurların tercihi yerine göre daha da önemli olabilir. Zira devlet dediğimiz yapı memurlar topluluğudur. Önümüzde yine bir seçim var. Bu seçim sath´ı mahalline girilmeden çok ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Yoksa seçimden seçime koşarak, sorunları ve çözümlerini seçim sonralarına öteleyerek gemimizi kurtaramayız. Yerelde ve geneldeki rantçılara dur demeli, vekil belirleme işinde çok titiz davranmalı, gerekirse bilimsel kriterler geliştirip uygulamalı, herkesi memnun etmek mümkün olmadığına göre kahir ekseriyetin itiraz etmeyeceği, büyük ticaret hayatı olmayan, münevver kişiliğiyle temayüz etmiş, kamuda görev almış, devlet terbiyesine haiz saygın kişiler tercih edilmelidir. Bu işte de adaleti öncelemek, dava bilinciyle yaptığı hizmetleri olanları göz önünde bulundurmak gerekir. Elbette bu hizmetten kastımız teşkilatın genel hizmet işlerini uzun yıllar yapanların vekil listelerine konulması değildir. Bir de "Fatihin İstanbul´u fethettiği yaşta" olan ve reyi istenenlere çok fazla ihtimam gösterilmesine rağmen, bu yaş grubunun kendilerine ihtimam gösterenlere ancak dördüncü sırada oy vermeleri de manidardır. Ez-cümle; ?AKP gitti gidiyor, sandıklara sahip çıkın, gözünüz aydın? diyen fetökopat kaçaklar, fetöristler, milleti aptal sanmaya devam edebilirler. Aslında onların bu türlü düşünce ve konuşmaları bile insanımızın istikametini belirlemeye yardımcı olmaktadır. Milletimiz tercihte bulunurken önemli bir kesim de ?Kim bir topluluğun işine razı olursa, o işi yapanın ortağı olur? (Aclunî, Keşfu´l hafâ ve müzîlü´l elbaş, II, 274.) anlayışıyla rey vermektedirler. 24 Haziran seçimlerine yüzde 90´a yaklaşan katılımın olması da bizim bu işi Batılılardan daha iyi yaptığımızın kanıtıdır. Artık; hem ülkemizdeki muhaliflerin ki bu amaçla terör örgütüyle irtibatlandırılan partilere bile oy vermekten çekinmediler, hem dışımızdaki düşmanların ERDOĞAN gerçeğini kabul etmeleri gerekir. ALLAH C.C, milletimize her zaman en doğru kararları almayı nasip etsin. Es-selam?