Soru:1)
Sıkıntıya düşen birisinin, azami tutarından çok daha düşük bir meblağ ile satılığa çıkardığı malını, satın almadan önce, kişiyi uyarıp asgari -gerçek- bedelinin bu olmadığını belirtmek gerekmez mi?
Cevap:
Dünyada en zor şey namusu ile yaşarken sıkıntıya düşmek ve derdini kimseye açamamaktır. Zaten onurlu Müslüman da pek fazla yüze çıkmak istemez. Biz dua edelim de yüce Rabbim hiç kimseyi sıkıntıya duçar eylemesin. Kolay iş değildir eldeki malı satışa çıkarmak. Hele de bu kişi bizim komşumuzsa ve biz komşumuzun derdi ile ilgilenme yerine, satmak mecburiyetinde kaldığı malını ucuz diye fırsatçılık yaparak almak doğru bir hareket olmadığı gibi Müslüman’a ve özellikle de komşulara hiç yakışmaz.
Şu âyet-i kerimeyi unutmamalıyız:
Yüce Allah Nisa Suresi’nin 4/36. âyetinde, “Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” buyuruyor. Âyette geçen yakın ve uzak komşu tabirine dikkat etmeli ve bu âyetin ışığında komşularımızın hatırını sormalı, ihtiyaçları varsa gücümüz nispetinde yardımcı olmalı, satmak istediği eşyanın da esas fiyatını söyleyerek komşuya yardımcı olmalıyız. Bu bizim hem insanlık, hem Müslümanlık ve hem de komşuluk görevimizdir.
Yüce Rabbim kimseyi sıkıntıya duçar etmesin. Sıkıntıya girmiş ve dara düşmüş bir Müslüman’ın malını fırsat bu fırsattır deyip almadan önce elbette sormamız ve ikaz etmemiz uygun olur. Şayet illa satmak istiyorsa düşük fiyattan değil de esas fiyatını vererek almak en uygun olanıdır.
.
Soru:2)
Ben yurtdışında çalışıyorum. 12 yıl önce bir arkadaşıma 500 mark borç verdim. Şu an mark tedavülden kalktığına göre bu alacağımı karşı taraftan nasıl tahsil edebilirim?
Cevap:
Bütün bankalarda ve devletin arşivinde (internette bile var) yıllar öncesine ait paraların değer ölçüleri (rayiç bedelleri) vardır. Paranın alım gücü önemlidir. Onu yetkililerden sorup öğrenerek 12 yıl önce borç olarak verdiğiniz 500 mark o zaman kaç gram altın alıyor idiyse bugün ona göre alacağınızı hesap edip tahsil edebilirsiniz. Uygun olanı da budur.
Soru:3)
Babaannemin 2 oğlu var. Amcamın borçları için babama para yardımı yaptı ancak borcunu karşılayamadı. Günah mı?
Cevap:
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) “Ameller niyetlere göredir.” buyurur. Sizin babaannenizin oğluna verdiği parayı borç olarak mı yoksa gizli bir hibe olarak mı verdiği belli değil.
Şayet borç olarak verdi ise ve bu para geri ödenmemişse bu bir kul hakkıdır ve aynı zamanda da vebaldir. Şayet hibe olarak vermiş ve bunu da diğer evlatları yanlış değerlendirmesin diye bildirmeyip, bir şey dememişse bunun bir vebali yoktur.
Soru:4)
Ben ziraatla uğraşıyorum. Elde ettiğim balyaları 19 ay önce sattım, parayı almadım. Şimdi balya 15 milyon. Parasını kaçtan alabilirim?
Cevap:
Bu soruda bir muğlaklık var. Bu balyalar çay balyası mı, pamuk balyası mı belli değil. Kaldı ki ticarette esas olan satılan malın fiyatının belirlenmesidir. Siz malınızı (balyanızı) satarken fiyat belirlemişseniz o fiyat üzerinden paranızı almanız gerekir. 19 ay önce bu balyanın fiyatı kararlaştırılmışsa üzerinde düşünmeye gerek yoktur ve kesilen fiyat üzerinden ödeme yapılacak demektir.
Soru:5)
Benim eşim 7 sene önce trafik kazsında vefat etti. Öz babam 6 milyar para verdi bize. Biz bu paranın 1 milyarını kendisine geri ödedik. 4 kız çocuğum var; ikisi üniversitede okuyor, birisi de üniversiteye hazırlanıyor. Diğer kızım ise ilkokul 7. sınıfa gidiyor. Annem ve babam bu parayı vermedik diye bizimle 7 senedir küsler. Benim sadece bir emekli param var. Ne yapabiliriz? Bu parayı ödemedik diye bize günah olur mu?
Cevap:
Öncelikle eşinize Allah’tan rahmet size de başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun. Babanız size bu parayı borç olarak vermişse elbette geri ödemekle mükellefsiniz. Çocuklarınızın ortaokulda, lisede ve üniversite de okuması sizi borçtan kurtarmaz. Baba-oğul olarak oturup halinizi babanıza arz etseydiniz, maaşınızın dışında gelirinizin olmadığını söyleseydiniz, kendisinden zaman tanımasını isteseydiniz ve azar azar da olsa ödeme yönüne gitseydiniz bu tatsızlıkların hiçbirisi olmazdı.
Sevgili Peygamberimizin şu hadisini ben bu konularda sık sık zikrederim: “Ameller niyetlere göredir.” buyuruyor. Siz bu parayı sonra ödememek üzere almışsanız büyük vebal altındasınız. Ödemek üzere alıp da maddi imkânsızlık sebebiyle ödeyemiyorsanız o zamanda borcunuz olan babanıza durumunuzu açık açık anlatmanız gerekirdi.
Müslüman şeffaf olmalı. Bu şeffaflık hem cemiyette yaşadığımız insanlara, hem evimizdeki eş ve çocuklarımıza hem de dünyada biricik varlığımız olan anne-babamıza karşı… Kaldı ki babanız sizin sıkıntılı anınızda imdadınıza yetişmiş ve sizi acılı gününüzde sıkıntıdan kurtarmış. Sizin de şimdi o iyiliğe karşı teşekkür borcunuzu ödeme zamanınızdır. Bu teşekkürü de kuru teşekkür olarak değil, kendisinden aldığınız borçları ödeyerek yerine getirebilirsiniz. Yoksa anne baba hakkının yanında bir de kul hakkı vebali üzerinize yüklenir ki bunu kaldırmak ve bu yükün altından kalkmak öyle kolay olmasa gerek.
Bakın siz üzerinize düşen yükümlülüğü yerine getirmediğiniz için anne-babanız sizinle -belki de çocuklarınızla- yedi senedir görüşmüyorlar ve bu durumda hem kendileri üzülüyorlar ve hem de sizin huzursuzluğunuz artıyor.
Kapalı kutu olmanız derdinizi kendi öz anne-babanıza anlatmamanız, onların ise sizinle dargın durmayı seçmeleri doğru bir hareket değildir. Babanız sizinle konuşmadığında sanki ona olan borç ödenmiş mi oluyor? Onun için siz üzerinize düşeni yapmanın gayretinde olun. Anne babanız da torunlarına karşı kötü örnek olmaktan kurtulsunlar.
-- Yâ Rabbi,gözlerden akan yaş için,
-- Yolunda verilen nice baş için.
-- Zâlime atılan her bir taş için,
-- Artık göz yaşını dindir Allah'ım.
---- Bu duygularla MÜCÂHİT FİLİSTİNLİLER Başta olmak üzere herkesin REGÂİB KANDİLİNİ KUTLAR, Hocalarımın ellerinden öper, herkese iki cihan saadeti dilerim.