Soru:1)
Cennette erkeklerin kaç eşi olacak? Ben bekârım sevdiğim bir kız var. Onunla evlenmeden vefat edersem, ikimiz de istersek cennette eşim olur mu?
Cevap:
Müslüman’ın ilk düşüneceği şey, “acaba ben cennete girebilecek miyim?” olması gerekirken, “acaba kaç huri verilecek, kendi eşimle mi beraber olacağım, sevdiğim kimse ile beraber olabilecek miyim?” gibi tamamen dünyevi ve dünyalık sorularla zihnini, gönlünü, kalbini meşgul ediyor.
Hâlbuki bizim ve bütün Müslümanların önceliği cennete girmek ve Cemalullah’ı seyretmek olmalı değil mi? O’nun cemaline kavuştuktan sonra daha ne isteriz ki… Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “Kişi sevdiği ile beraberdir.” buyurmuyor mu?
Bu hadis-i şerife göre biz kimi seviyorsak onunla mutlaka beraber olacağız demektir. Allah’ı ve Resulü’nü mü yoksa dünyadaki sevgililerimizi mi çok seviyoruz? Unutmayalım ki bu dünyalık sevgililerin bize orada faydası olmayacak, beynimizi, kafamızı, kalbimizi, gönlümüzü bu tip lüzumsuz şeylerle meşgul etmeyelim. Şu âyeti zikrederek bu konuyu bağlamak istiyorum:
Hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de yüce Rabbimiz (c.c.),
وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقاًۙ قَالُوا هٰذَا الَّذ۪ي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِه۪ مُتَشَابِهاًۜ وَلَهُمْ ف۪يهَٓا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿٢٥﴾
“İman edip salih ameller işleyenleri müjdele; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Öyle cennetler ki, meyvelerinden kendilerine her ikram edildiğinde, ‘Bu daha önce de dünyada yediğimiz şey.’ diyecekler. Oysa bu, onların aynısı olmayıp, benzeri olarak kendilerine sunulacaktır. Orada onların tertemiz eşleri de olacak ve onlar orada devamlı kalacaklardır.” (Bakara, 2/ 25) buyurmaktadır. Rabbim o mutluluğu cennette tadanlardan eylesin hepimizi inşallah.
Soru:2)
Cennet ve cehennem hakkında her önüne gelen bir şeyler söylüyor. En çok konuşulan da; halen cennet ve cehennem var mıdır, varsa nerededir?
Cevap:
Yukarıdaki bir soruya verdiğim cevapta da söyledim: Müslüman cennet ve cehennemin varlığının yokluğunun münakaşasını yapacağına, “nasıl olsa yüce Allah kullarını amelleri karşılığında ya cennetine veya cehennemine koyacak, öyle ise ben bir Müslüman olarak cennet ehli olmanın yollarını arayım” deme yerine, “halen cennet ve cehennem var mı, varsa nerededir, nasıldır” gibi lüzumsuz sorularla zihnini meşgul etmemeli Müslüman. Evet ehl-i sünnet itikadına göre, “Cennet ve cehennem halen mevcuttur. Ancak yeri konusunda kesin bilgi sahibi değiliz.”[1] (Diyanet islam ilmihali.sayfa.57
Cennet mükâfat yeridir ve inanan herkes bu mükâfattan doya doya istifade edecektir. Yeter ki dünya hayatını boşa harcamasın. Muaz b. Cebel’in (r.a.) Hz. Peygamber’den (s.a.s.) rivayet ettiği şu hadis Müslümanlara ışık tutuyor. Efendimiz buyuruyor ki:
“Hiçbir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in (s.a.s.), Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şehadet etsin de, Allah ona cehennemi haram etmiş olmasın (herhâlde haram eder)."[2](Tecrid-i sarih tercemesi.ıv/271
Cennetle ilgili birkaç âyet mealini de zikrederek aziz okuyucularımın ümitlerini biraz daha artırmak istiyorum.
وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّق۪ينَ غَيْرَ بَع۪يدٍ ﴿٣١﴾
هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَف۪يظٍۚ ﴿٣٢﴾
مَنْ خَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَٓاءَ بِقَلْبٍ مُن۪يبٍ ﴿٣٣﴾
“Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size vadolunan, gördüğünüz şu cennettir ki, o, Allah'ın taatine dönen onun (hudut ve ahkâmına) riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyaben saygı gösteren, hakkın taatine yönelmiş bir kalple gelen kimselere aittir.” (Kâf, 50/31–33)
اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْـٔاًۙ ﴿٦٠﴾
جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدَ الرَّحْمٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِۜ اِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِياًّ ﴿٦١﴾
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً اِلَّا سَلَاماًۜ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ ف۪يهَا بُكْرَةً وَعَشِياًّ ﴿٦٢﴾
تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّت۪ي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَنْ كَانَ تَقِياًّ ﴿٦٣﴾
“Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayarak cennete, çok esirgeyici Allah'ın kullarına gıyaben vaat buyurduğu Adn Cennetleri’ne gireceklerdir. Onun vaadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selâmdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten muttaki olanları vâris kılacağız.” (Meryem, 19/60–63)
جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُ۬ا مَنْ تَزَكّٰى۟ ﴿٧٦﴾
“Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. İşte günahlardan temizlenenlerin mükâfatı.” (Tâhâ, 20/76)
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَاَكْوَابٍۚ وَف۪يهَا مَا تَشْتَه۪يهِ الْاَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْاَعْيُنُۚ وَاَنْتُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَۚ ﴿٧١﴾
وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّت۪ٓي اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٧٢﴾
لَكُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ كَث۪يرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ ﴿٧٣﴾
“Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.” (ez-Zuhruf, 43/71–73)
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَاناً عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ ﴿٤٧﴾
لَا يَمَسُّهُمْ ف۪يهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَج۪ينَ ﴿٤٨﴾
“Biz o cennetliklerin kalplerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiçbir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.” (el-Hicr, 15/47–48)
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ ﴿٢٥﴾
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً ﴿٢٦﴾
“Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selâm (birbirleriyle selâmlaşır dururlar).” (el-Vâkıa, 56/25–26)
Ehl-i sünnet itikadına göre, “Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Rasûlullah” diyen ve bunun gereğince iman edip güzel amel işleyenler yüce Allah’ın izni keremiyle mutlaka Cennet'e girecektir. Rabbim hepimize sorgusuz sualsiz oraya girmeyi nasip eylesin.
Soru:3)
Bir kısım televizyon kanallarında unvanlı insanlar çıkıp Yahudiler ve Hıristiyanların da bizimle birlikte cennete gireceklerini söylüyorlar ve kafamızı karıştırıyorlar. Gerçekten bugün ki bildiğimiz Hıristiyan ve Yahudiler de bizimle cennete girecekler mi?
Cevap:
Herkes biliyor ki, gerek İncil ve gerekse Tevrat ilk indiklerinde, bu kitaplara ve bu kitapların indirildiği peygamberlere (Hz. İsa ve Hz. Musa’ya) inananların hak edenleri bizimle birlikte cennete gireceklerdir. Ancak günümüzde elde mevcut bulunan bu kitaplara inananların cennete girmeleri söz konusu değil.
Zira bu kitaplar insan eli ile değiştirilmiş ve insan eli ile yeniden dizayn edilip, bir kısım ilâhî hükümler çıkarılıp, bunun yerine kendi düşüncelerini dinin emri diye o kitaplara dercetmişlerdir. Bundan dolayı, bu kitaplara bugün inanıp onların yolundan gidenlerin, bizimle birlikte cennete girmeleri söz konusu değildir.
Not: Konu ile ilgili daha geniş bilgi almak isteyenler İslâm Ansiklopedisi’nin (Diyanet) ilgili maddelerine bakabilirler.( https://islamansiklopedisi.org.tr/din)
Soru:4)
Hz. Ömer Müslüman olmadan önce işlemiş olduğu günahları ahirette ödeyecek mi?
Cevap:
Ehl-i sünnet itikadına göre İslâm dinini seçen herkes kim olursa olsun kimsenin zorlaması ve tesiri altında kalmaksızın gönülden kelime-i şehadet getirip Müslüman olduktan sonra geçmiş günahları affolur ve o günahlardan sorumlu olmazlar.
Hz. Ömer ise daha dünya da iken Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından cennetle müjdelenen bir sahabidir ve Peygamber Efendimiz’le birlikte aynı hücre içinde yatmaktadır. Rabbim bizleri onların şefaatine nail eylesin.
Soru:5)
Televizyonda dinlediğim bir ilâhiyat hocası, “Kabir azabı yoktur, hesap kıyametten sonra sorulacaktır.” dedi. Bu söz doğru mudur?
Cevap:
Türkiye de son senelerde sayıları üçü beşi geçmeyen bazı unvanlı insanlar, dikkat çekmek uğruna bazı dinî kuralları göz ardı etmeye gayret gösteriyor ve Müslüman insanların zihinlerini bulandırıyorlar. Kabir azabı vardır ve haktır. Müslüman da buna inanmakla mükelleftir. Mademki kabir azabı yok da sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.), “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” hadisini nereye koyacağız ve nasıl anlatacağız? Bunlar boş ve lüzumsuz sözlerdir. Bu tip lüzumsuz tartışmalar bir kısım Müslümanların zihnini bulandırmaktan başka bir faydası yoktur.
İlk defa okuduğumda tüylerimi diken diken eden bir hadis-i şerifi dikkatlerinize arz ederek konuyu bağlamak istiyorum. Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Ölülerinizi defnetmemeniz endişesi olmasaydı, kabir azabından (bir kısmını) sizlere işittirmesi için Allah’a dua ederdim.” (Müslim, Cennet 68)[3]-Prof.Dr.abd.çetin.Örneklerlecpeygamberimiz-ensarneşriyat.2006)