Bugünlerde eğitim camiasının en çok konuştuğu konuların başında eğitim kurumlarına yönetici görevlendirilmesi geliyor. 24/01/2019 tarihli bir yazı ile eğitim kurumlarına yönetici görevlendirme takvimini yayımlayan bakanlık daha bir hafta bile olmadan 29/01/2019 tarihli başka bir yazı ile konu hakkında yeniden bir değerlendirme yapmak üzere, yönetici görevlendirme sürecini durdurdu. Yönetici görevlendirme süresinin başlatılmasıyla başlayan tartışmalar, görevlendirme sürecinin iptal edilmesi, 12 Ocak 2019 tarih ve 30653 sayılı Resmi Gazete ile sonrasında 9 Şubat 2019 tarih ve 30681 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetici görevlendirme yönetmeliğinde yapılan değişiklikler ile, çok daha şiddetlenerek yeniden başlamış oldu. Yıllardan beri var olan sorunlar yüzünden sık sık yönetici atama yönetmeliği yayımlayan bakanlık, sadece 2013 yılında üç defa "Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumu Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği" yayımlamış, 28 Şubat tarihli ve 28573 sayılı Resmi Gazetede, bitmez tükenmez tartışmaları başlatan, yine bir yönetici atama yönetmeliği yayımlamıştı. Bizler de ?Yönetici Atama(ma) Yönetmeliği? başlıklı ve konuyla ilgili diğer yazılarımız ile çeşitli eleştiri ve değerlendirmelerde bulunmuştuk. Hatta o günlerde bütün sendikaların karşı çıktığı bu yönetmeliğin kim tarafından hazırlandığını, bu yönetmelikle ne amaçlandığını, bilmem ne okuluna kimin müdür ya da müdür yardımcısı olacağının hayat-memat meselesi mi olduğunu sorgulamıştık. Yönetmelik içerisinde evvela öğretmenlere kademeli ilerleme yolunun açılmasını önermiş, halk nezdinde mülakat demenin "torpil" anlamına geldiğini aktarmış; ?siz, mülakatı şeffaf yapamazsanız zan altında kalmış olursunuz? diye ifade etmiştik. (Örneğin mülakat sorularının tamamını kura ile belirleyerek, en fazla üyeye sahip iki sendika temsilcisinin hazır bulunduğu mülakat yapabilirsiniz). Evet, o günlerden bu günlere kadar yayımlanan yönetici atama yönetmelikleri ve yönetmelik değişiklikleri tartışmaları bitirememiştir. Herkesi memnun etmek mümkün değil ama eğitim camiasının kahir ekseriyetinin eyvallah diyeceği mutabakat yönetmelikleri hazırlanabilir. Bugünlerdeki tartışmaları başlatan süreç ise, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlarına Yönetici Görevlendirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 12 Ocak 2019 tarihli ve 30653 sayılı Resmi Gazete ´de yayımlanmasıyla başladı. Yapılan değişiklik ile yazılı ve sözlü sınav ağırlıkları değiştirildi ve yazılı sınav ağırlıklı hale getirildi. Buna göre; müdür ve müdür yardımcısı atamalarında yazılı sınav puanı % 80 oranında belirleyici olurken, sözlü sınav puanı % 20 oranında etkili olacak.Ayrıca sınavın ÖSYM tarafından yapılabilecek olması da değişikliklerden biri. % 80 oranında belirleyici olan yazılı sınav konularının ağırlıklarına baktığımızda; % 35´i genel kültür ve genel yetenek, yine % 35 oranında eğitim bilimleri, % 10 oranında Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, % 10 mevzuat, % 5 değerler eğitimi, % 5 eğitim öğretimde etik konularının olduğunu görüyoruz. Okul yönetimi ve halkla ilişkiler konularının sınavda sorulmayacak. Özellikle okul yöneticisine okul yönetiminden soru sorulmaması da garip bir durum. Peki, bu şekilde ağırlıklandırılmış bir sınavın anlamı ne olabilir? Öncelikle mevcut müdürlerin ve eskiden idarecilik yapmış olanların avantajına olan ve çok zor bir konu olan mevzuat bilgisinin etkisinin bu kadar azaltılması yeni mezun ve genç idareci adaylarına avantaj sağlamıştır. ?Mevzuat ile ilgili bir mesele varsa artık bilgiye ulaşımın çok kolay olduğu günümüzde iki dakikada bakılır, öğrenilir denebilir.? Fakat idarecilik tecrübesi olmayanların bir durum ile ilgili hangi kanuna, hangi yönetmeliğe bakacağını dahi bilmedikleri de bir gerçektir. Yıllarca idarecilik yapmış biri olarak, bazı toplantılarda ? öyle bir uygulama mı vardı, o durumda öyle mi yapıyorduk?? şeklinde hayıflanmalara da şahit olmuşluğumuz çoktur. Öte yandan eğitim bilimleri etkisinin % 35 olması da yine tecrübeli idarecilerin aleyhine, tecrübesiz, yeni mezun idareci adaylarının lehine bir düzenlemedir. Çünkü, mevcut durunda idareci olan ya da geçmişte idarecilik yapan, belli yaşlara gelmiş yöneticiler bugünden sonra, J. F. Herbart , F. Frobel, H. Spencer, J. J. Rousseau, John Dewey, Bruner, Ausubel, Novak, Bloom, Skinner, Piaget... v.b eğitimciler ne demiş aman bunları ezberleyeyim de idareci olayım demeyecektir. Zaten bu yabancıların dedikleri bizim eğitim sistemimizi kurtarsa hiç bu sorunları yaşamazdık. Daha 1930´lu yıllarda eğitim sistemimizi organize eden John Dewey değil miydi?... D E V A M E D E C E K...