Canım Efendim, malumunuz devir iktisat devri. Bendeniz fakir de ekonomik bulduğum, siz kıymetli okuyucularımın bütçesine uygun fırsatlar konusunda, sizleri bilgilendirmeyi kendime görev addediyorum. Efendim, biliyorum birçoğunuz mal-mülk sahibi değilsiniz. Bitişik nizam uygulamasıyla yapılmış, üst kattakinin kapı gıcırtısını, alt kattakinin çocuk zırıltısını kendi evinizdeymiş gibi duyarak ve de bir asgari ücretin tamamını vererek kiraladığınız, ortalama kırk yıllık evlerde oturuyorsunuz.
Bu evler ki; siz değerli kiracılar düşünülerek yapılmıştır. Sizlerin elektrik faturalarınız şişmesin, apartman aidatınız artmasın diye asansörsüz yapılmıştır. Hattı zatında ne gerek var canııımmm, eskiden asansör mü vardı? Yine bu evler ki; kışın kömürü az yakın, kombiyi en düşük seviyenin de altında çalıştırabilme yeteneğinizi geliştirebiliniz diye, yine bitişik nizamda inşa edilmiştir. İki bina arasına hortum salıp da ev içine oksijen dahi çekemezsiniz. Bu evlerde hiç ısı kaybınız olmaz. Zaten kaybedeceğiniz ısınız da olmaz. Bu evleri ısıtmaya çalışmak da anlamsızdır. Çünkü her evin alt katı bir Alamancıya aittir ve yılın 355 günü boştur.
Bu evler ki; sizi birçok telaştan-endişeden kurtarmak üzere planlanmıştır. Öyle ki; bu evlerin önünde park bulunmaz, bahçe bulunmaz, çiçek bulunmaz, ağaç bulunmaz. Böylece çocuğunuz dışarı çıkamayacağı için, hep evde gözünüzün önünde olacaktır. Dolayısıyla hiçbir endişeye mahal yoktur. Hatta bu çocuklar; evde sürekli televizyon izleme rekorunu kırabilirler. İsterseniz Guinnes Rekorlar Kitabı Türkiye Temsilcisi Prof: Dr. Orhan Kural’ı, bu rekorun tespiti ve onayı için herhangi bir yurdum hanesine davet edebilirsiniz netekim. Bu çocuklar aynı zamanda, tv’den arta kalan zamanda bilgisayar ve akıllı telefonlarla oyun oynadığı için “dünya, dijital oyunlar en yüksek puan toplama rekorunu” da egale üstüne egale ederek kırabilirler. Bu evler ki; çoook işlevseldir. Dâhiyane bir buluşla “salon-salamaç” modelinde yapılmıştır. Salon ortasında üç kapı vardır. İsterseniz kapılardan birini açar, salonu genişletirsiniz. Yok, istemiyorsanız o kapıyı kilitler, salonun o bölümünü ergen çocuklarınıza yatak odası yaparsınız. Ayrıca bu salonlarda bir de “ışıklık” bulunur. Böylece dışarıdan gelen aydınlık antreye kadar ulaşır ki; bu vesileyle, sizin antrede lamba yakmanız mehel-münasip değildir. Bak yine elektrikten tasarruf ettiniz.
Kıymetli Efendim, bu binalarımızın bir özelliği de “akıllı” olmasıdır. Örneğin bu binalarda ekmek, süt gibi gıdalar siz evinizden çıkmadan, evinizin kapısı bile açılmadan direkt pencereden gelir. Nasıl mı? Bunu bilmeyecek ne var azizim. Bu binaların alayının zemin katları, dükkân olarak ayrılmıştır. Yukarıdan, Karamürsel Sepetinin küçük olanı, sarkıtılınca aşağıya, hooop bir de bakmışsınız para üstü dahil ekmek ile süt pencerenizde…
Yoook, ben bu iktisatlı evlerden sıkıldım mı diyorsunuz. Muhterem Efendim, işte bu yazı da sizleri sıkıldığınız bu evlerden kurtaracak, saray yavrusu evlerin şehrimize inşa edilmeye başlandığını duyurmak üzere kaleme alınmıştır. Eğer bu meskenleri alma fırsatını tepersek, iki milyona almadığımız bu kelepir konutları, seneye yedi milyona tıpış tıpış alırız! Yedi milyonluk bu evler içerisinde sizi, birinci kattan onuncu kata kadar sırtında taşıyan asansör denen şeyler bile olacakmış yaaaa. Bu konutlar Karadeniz’e sadece 300 km uzaklıkta. Akdeniz’e ise 500 km’cik. Okyanuslara biraz daha fazla. Zaten okyanuslarda ne işimiz var. Derindir oraları, boğuluruz maazALLAH. Şehrimize yapılan bu evler ülkenin başkentine ise yalnızca 400 km uzaklıkta olacakmış. Yine bu evler, Türkiye’nin en uzun ve en çamurlu nehri Kızılırmak’a nazır yapılmaktaymış.
Yeni yapılan bu kelepir konutların bir özelliği de bol oksijen ihtiva etmesi. Şehirde sanayi gelişmediği için, fabrikaların bacasından duman tütmez. Böylece havamız da kirlenmez. İşte bu temiz havasına rağmen, fiyatları sadece yedi milyoncuk. Bizler havamızı alalım diye. Mersin de deniz kenarındaki bir ev üç milyon olabilir. Ama orada denizin kötü kokusu, nemi ve evlerin denize nazır olması fiyatları düşürmektedir! İki milyon liraya mal edilen bu konutların yalnızca dört-beş milyon kâr ile satılması da şehrimiz için ne büyük bir şans değil mi beyefendiğiciğim?!
Eeee ne duruyorsunuz? Para elimizin kiri. Bir asgari ücretli için, işsiz için, memur için, öğretmen için, emekli için nedir ki! Bu fırsat kaçmaz. Sınırlı sayıda üretilen, fiyatı yedi milyon liracık olan, çöl ortasında vaha görünümündeki “bozkırın köşkleri”ni kaçırmayın!!!...
Ya da keçileri kaçırmayın. Arz’ı hürmetler ederim efendim.
On yıldan fazla bir zaman önce yazılan bu yazıyı, günümüz rakamlarına güncelledim. Maalesef, toprak hala zenginlik kaynağı ve bir dönüm toprak sahibi olan üzerine on-on beş kat apartman diktirip zengin olma peşinde. Bu düzen değişmeli. Şubat depremi neredeyse memleketimizi batırıyordu ama hâlâ yüksek katlı binalar dikiliyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın “yatay mimari” söylemini yine unutturdular. Yurt genelinde devlet, şehirler özelinde belediyeler, her aileye beş yüz metrekare arsa üretmeli ve satışını gerçekleştirmelidir. Bu arsalara da bodrum dahil beş kat sınırı getirilmelidir.
Es-selam.
BOZKIRIN KÖŞKLERİ!
Ömer Emir Doğan
Yorumlar