Allahû Tealâ’nın indinde ilm-i ledûn, “Allah’ın gizli ilmi” anlamına geliyor. Allah’ın ileri seviyedeki evliyalarına öğrettiği ilmin ötesi ve irfan boyutları içinde, beş duyumuz ile algılayamadığımız, fizik âleminin kanunlarını aşan, fizik ötesi kanunlara tabidir.

ilm-i ledûnü anlamak için Kehf Suresi, 60 - 82 Hz. Musa ve Hz. Hızır arasında geçen olaya bakmamız gerekir;

-Ya Rabbi, şayet kullarından benden daha bilgili olanı varsa, bana onu bildir.
-Hızır senden daha bilgilidir.
-Ya Rabbi, Onu nerde bulabilirim?
-Sahilde, kayanın yanında.
-Ona ulaştığımı nereden bileceğim?
“İki denizin birleştiği yerde onu bulacaksın.” Hz. Musa soruyor: “Yanıma Harun’u da alabilir miyim?” Allahû Tealâ: “Alabilirsin.” diyor. İkisi beraber yola çıkıyorlar. Bu yola çıkışın neticesine bakıyoruz: Yanlarına kurutulmuş balık almışlar ve onları durdukları yerlerde yiyorlar. Bir yerde duruyorlar ve “Balıkları çıkar.” diyor Hz. Musa. Harun diyor ki: “Balıklar canlandı ve suya girdi.” Hz. Musa soruyor: “Yahu nasıl olur, kuru balıklar canlanır mı?” Harun da cevap veriyor: “Sen görmedin, farkına varmadın.” Hz. Musa soruyor: “Nerede?” Harun cevap veriyor: “Hani iki deniz birleşiyordu ya.” diyor. Hz. Musa iki elini başına vuruyor ve diyor ki: “Tamam! Oradaki adam… Hani ağacın kenarında, ağacın altında bir adam vardı hatırladın mı? Hadi tekrar dönelim.” diyor. Dönüp bakıyorlar adam orada. Hemen yaklaşıyor Hz. Musa ve diyor ki: “Sana tâbî olmam kaydıyla bana öğrendiğin o ilmi öğretir misin?

(Hızır)dedi ki: O halde bana tabi olacaksan; ben sana anlatmadıkça, hiçbir şey hakkında bana soru sorma!”
Eğer bana uyarsan, yadırgadığın ve sıhhat cihetini bilmediğin bir şey benden gördüğünde, ondan sormak suretiyle bana muhalefet etme!
“Böylece yola koyuldular.”
“Nihayet gemiye bindikleri zaman Hızır gemiyi deldi.”
“(Musa) ona dedi: İçindekileri boğmak için mi gemiyi deldin?”
“ Doğrusu çok kötü bir iş yaptın.”
Çünkü yarık açılması geminin su almasına, bu da içindekilerin boğulmasına yol açacaktır.

“(Hızır) dedi: “Sen benimle asla sabredemezsin” demedim mi?”
“(Musa) dedi: Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama.”
Gemiden çıktıktan sonra yine yola koyuldular.
“Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında(Hızır) onu hemen öldürdü.”.
“(Musa) dedi: Kısas olmadan masum bir canı mı öldürdün?”
“Doğrusu sen çok fena bir şey yaptın.”
“(Hızır) dedi: “Ben sana “sen benimle asla sabredemezsin demedim mi?” dedi.” “Sen benimle asla sabredemezsin demedim mi?”
“(Musa) dedi: Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam, artık bana arkadaş olma!”
“Böylece yola koyuldular.”
“Nihayet bir belde halkına varıp onlardan yemek istediler, ancak onlar misafir etmekten kaçındılar.”
“Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, (Hızır) hemen onu doğrulttu.”
“(Musa) dedi: İsteseydin buna karşı bir ücret alırdın.”
“(Hızır) dedi: İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır.”
“Şimdi sana o sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim. ”Dış görünüşünden dolayı yadırgadığın ve bilmediğin, sabredemediğin bu olayların mahiyetini sana haber vereceğim.

“Gemi, denizde çalışan bazı miskinlere aitti.”
“Onu kusurlu kılmak istedim.”
“Onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.”

“Çocuğa gelince, onun ana-babası mü’min kimselerdi.”
“Onları bir tuğyan (Azgınlık göstererek haddi aşma) ve küfre sürüklemesinden korktuk.”
“İstedik ki onların Rabbi onun yerine kendilerine ondan daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini versin.”
Denildi ki: Onların bir kız çocuğu oldu, bu çocukla bir peygamber evlendi. Bunların çocuğu da bir peygamber oldu, Allah bununla bir millete yol gösterdi.
“Duvar ise, o şehirde iki yetim çocuğa ait idi.”
“Duvarın altında onların bir hazinesi vardı.”
“Babaları da salih bir kimse idi.”
“Onun için Rabbin istedi ki, Rabbinden bir rahmet olarak o iki çocuk olgunluk çağlarına ersinler ve hazinelerini çıkarsınlar.”
Yani, ben bu yaptıklarımı, Rabbinden bir rahmet olarak yaptım.
“Ve ben bunu kendiliğimden yapmadım.”
Ben, görmüş olduğun bu tasarrufları kendi görüşümle yapmadım, ancak Allah’ın emriyle ifa ettim. “İşte senin sabredemediğin şeylerin asıl manası budur.”
Hz. Muhammed (sas)'e en büyük mucizesini Kur'an' olmasının birçok hikmeti vardır. ilm-i ledünde onlardan birisidir.
Gizli hakikatleri konu alan ve bu yolla insanı manevi kurtuluşa ulaştırdığına inanılan ilim, akla ve mantığa aykırı gelebilir. Çünkü okumakla öğrenilen bir ilim değildir. Allah’ın isteği üzerine kalplere ihsan edilen ilahi sırlardır. Bu sırra ancak kalp gözü açık olan kâmil insanlar vakıf olabilirler.
Son söz olarak, kimine göre veli. Kimine göre deli, vardır elbet bir nedeni. Görelim Mevla’m ne eyler, ne eylerse güzel eyler…

Not: Kur’an da geçen fakat çok fazla bilinmeyen Ledün ilmini mümkün olan Türkçe ifadelerle sizlere anlatmaya çalıştım. Umarım faydalı ve anlaşılır bir yazı olmuştur.
Saygı ve sevgilerimle…