19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920 gününe kadar yaşananlar bir milletin ayağa kalkışının kısa bir anektodudur aslında. Daha 1 yıl demeden emperyalizme karşı milli bir duruşun adıdır…

Samsun ile başlayan, Amasya, Erzurum, Sivas ile devam edip, milli iradenin Ankara’da şekillenişi, hele hele 331 gün ardından tüm dünya emperyalizmine boyun eğilmeyeceğini haykırmak, küllerinden yeniden doğmanın adıdır milli direniş, milli mücadele…

Düşünün, bu 331 günlük milli birlik oluşumunun tam 108 gününü Mustafa Kemal Paşa Sivas’ta geçirdi ve bu 108 gün ardından 4 Eylül 1919 günü gerçekleştirilen kongre tek dişi kalmış canavarlara karşı şanlı bir direnişin haykırışını beraberinde getirdi: Vatan bir bütündür, manda ve himaye kabul edilemez”…

Hem misakı milli sınırlarının belirlenmesi ve hem de emperyalizmin müstemlekeliğini kabul etmemek milli mücadelenin bir adıdır, başlangıcıdır…

106 yıllık ruhun verdiği enerji tam da işte budur…

Emperyalizmin tekrar ülkemiz topraklarına bir karabasan gibi yüklenmeye başlandığı bugünlerde…

Şımarık ve şımarık olduğu kadar alçaklaşan siyonizmin sözcüsü Netanyahu’nun ülkemize yönelik sarfettiği, “Hedefimiz Türkiye, su depolarını ele geçirdik, sıra buğday ambarında!” derken, arkasında bulunan emperyalizmin tek dişini görüyoruz…

Ve 106 yıllık Sivas ruhunun o enerjisi ile tekrar bugün haykırıyoruz: Vatan bir bütündür… Manda ve himaye kabul edilemez…

Emperyalizmin ve uşaklarının anlayamadığı da işte bu…

106 yıl önce olduğu gibi…

Tıpkı 15 Temmuz destanında olduğu gibi…

Aziz Türk Milletinin ne yapabileceklerini tahmin edemiyorlar…

Küllerinden tekrar tekrar binlerce yıldır doğan Türk Milleti’nin ne yapabileceğini kestiremiyorlar…

Vesselam…