Koca Veysel'in dizelerinden bunu ilk dinlediğimde çok ama çok etkilenmiştim. Ne güzel bir teşbih var, mecaz var: Türküz, türkü çağırırız... Uzun zaman dilimde yer almıştı, sonrasında Mazhar Fuat Özkan'ın albümünde dinlemiştim, çok güzeldi.
Türk olan ve türkü çağıran bizler ne yazık ki bu söylemin tezatı olan işyeri isimleri ile karşılaşalı fazla da değildir. Global bir çağın içinde kendimizi bulduk bulalı tabelalarda pek Türk isimlerine rastlamaz olduk. Şirketlerin isimlerinden tutun, en küçük işletmelere kadar yabancı isimler furyasının tam içindeyiz.
O kadar garip isimler ve o kadar iğreti isimlerle de karşılaşırız ama ne yazık ki yabancı isim furyalarında çılgınlık tüm versiyonlarıyla devam ediyor. Şöyle bir dikkat edin Sivas caddelerinde işyeri isimlerine benim ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Mesela .... Şarküteri isminin iğrenç olduğunu ifade etmek ve hatırlatmak isterim. Şarküteri Fransızca kökenlidir. Telaffuzu gırtlağınızı gıcıklayıcı şekilde çıkar, biraz genirti çıkararak bu kelimeyi Fransızca sarfetmek zorundasınız. Anlamı ise korkunçtur: Domuz mamülleri...
Bir de özellikle gençlerin giydiği tişörtler. o tişörtlerde yazılar. Bilmem nece olduğu belli olmayan yazılar. Çoğunluk İngilizce ve ne yazık ki çoğu yazılar iğrenç ve iğrenç ötesi, üstelik cinsel mesajlı ve çoğu ne yazık ki gay türü laflar... Utanç vesilesi ve gençler arasında yaygın...
Ve ardından Aşık Veysel'in dizeleri dilimde yine: Türküz Türkü Çağırırız...
Her ne kadar tabelalar ve giyilen giysilerde yer alan yazılar Türk olmasa da...
Vesselam...