Bir rivayete göre Sivas, bir başka rivayete göre ise Neyzen Tevfik’ten anlatılır ki:

Neyzen Tevfik Bakırköy’de tedavi olmuş yürüye yürüye Eminönü’ne gelmiş, biraz dinlendikten sonra sağa sola bakmış ortalığa şöyle seslenmiş “Hey dür... ler!”diye. İnsanlar gayri ihtiyari dönüp bakmışlar. Neyzen espriyi patlatmış, “Bayağı çokmuşsunuz”..

Şimdi biz bunun neresini nasıl düzeltelim? Her fırsatta tüm insanlığın kutsallarına hakaret edeceksin. Sonra da biz onu demek istemedik,şunu kast etmedik tarzında açıklamalar yaparak işin içinden sıyrılacaksın. Bunun adına da gerile gerile düşünce özgürlüğü diyeceksin. Sivas’ta meşhur bir söz vardır “yapılan işe delikanlıca sahip çıkacaksın”. Oraya buraya kıvırmayacaksın. Aklınızca bir şeyler yapmaya kalkmışsınız fakat her seferinde olduğu gibi sert duvara çarpmışsınız. Sizin hiç mi aklınız ,izanınız yok? Hiç mi düşünmezsiniz? Bu işin bir de geri dönüşü var biz bunun altından nasıl kalkarız diye.

Mekkeli müşrikler Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v) ‘me çeşitli şekillerde hakaret etmişlerdi de Allah onları her defasında “onlar akledemezler mi, gözleri var göremezler, kulakları var duyamazlar?” gibi ifadelerle uyarmıştı. Toplumların sinir uçları vardır. Oraları kaşımamak lazım. İnsanları incitmemek lazım, tüm insanlığa saygı duymak lazım.

Birileri ile davanız varsa gidip onlarla dava güdün. Yazın çizin. Fakat sizin derdiniz “üzüm yemek değil aklınızca bağcıyı dövmek.”

Buradan bütün Cumhuriyet Başsavcılarına sesleniyorum. Hemen bunu yapan her kimse ve sayıları her kaçsa soruşturma başlatılmalı gereği ne ise o yapılmalıdır. Hak etikleri ceza almalılar.

O kâfirlerle (onları İslam’a çağıran davetçinin) misali, bağırış çağırış işiten fakat hiçbir şey anlamayan hayvana seslenen (çobanın/davetçinin) misali gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (bu özelliklerinden dolayı) akletmezler.(2/Bakara 171)