Dostoyevski Ecinniler adlı kitabında biraz da ironi yaparak şöyle bir hikaye anlatır:
Gulliver cüceler ülkesinden Londra’ya döner ve sokağa dolaşmaya çıkmıştır. Yolda atları,arabaları ve insanları görür ciddi ciddi bağırmaya başlar:
“Önümden çekilin sizi ezebilirim” diye. Çünkü Gulliver cüceler ülkesinden gelmiştir. Kendisi normaldir diğer bütün sokağı dolduranlar kendine göre cücedir.
Kendini bir şey sanan insanlar da böyledir. Kendini kelimenin tam anlamı ile dev aynasında görenler “biz neymişiz, bizim dışımızdakiler ise cüce ,ufak tefek her an bizim ayaklarımızın altında ezilecek kimselerdir.”
Biz ne verirsek onlar ancak o kadarı ile yaşayabilir,yetinirler. Bize sorun,bütün sorularınıza cevap veririz. Biz bu çağın Hezarfen Ahmed Çelebileriyiz . Hatta Hezarfen Ahmed Çelebi’de eksik noksan vardır bizde yoktur. Bizdedir her şey, derde devadan ölüme şifadan gayrı her şey. Hatta ölüme de şifayı biz bulacağız tarzında bir tavır,etraflarına bir büyüklenme ,gurur ve kibir içerisinde davranış sergileme .Küçük dağları ben yarattım,ovalara da ortağım deme.
Halbuki insanlar tevazu sahibi olmalı,alçak gönüllü olmalı, “var mı ben gibi?” olmamalı.
“Yüzde ısrar etme, doksan da olur..
İnsan dediğinde, noksan da olur…
Sakın büyüklenme, elde neler var…
Bir ben varım deme, yoksan da olur!”
İnsan tevazu sahibi olduğu sürece yücelir değeri yükselir. İnsanlar önemserler,ciddiye alırlar. Allah’ın hiç sevmediği biri varsa o da büyüklenen,gurur ve kibir sahibi kişilerdir. Şeytani bir vasıftır. Çünkü Allah’ın emrine karşı büyüklenmiş , kibirlenmişti ve karşı çıkmıştı. (Bakara Suresi - 34 . Ayet)