Ecdat, kendisine Yaratıcı tarafından tayin edilen yaşam sürecini “gelip geçici bir dönem aralığı ya da ömür tüketilecek bir mekânda şahsi tasarruflar merkezi” olarak algılayıp, değerlendirme yapmadığından; ömrünü belirli kurallar ve usullerin şekillendirdiği muazzam bir düzen içerisinde idame etmiştir. Bu hayatı şekillendiren kurallar ve usullerin ana kaynağını ise Kur’an-ı Kerim ve onunla bütünleşen Sünneti Seniyye oluştururdu. “Allah’ı sevmenin yolunun” hattı zatında insanlığı “Peygambere uymaya” götürdüğünü gören ve idrak eden ecdat; her türlü söz, davranış ve uygulamalarında Şanlı Peygamberi örnek alarak, onunla aynileşme yoluna giderdi. Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimizin örnek alınması gerektiğini ayeti kerimede şöyle ifade eder: “And olsun ki, Resulullah’ta sizin için, Allah’ı ve Ahiret Gününü ummakta olanlar için, Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzap-21). Çünkü Peygamberimiz insanlık adına güzel ahlakın temsilcisidir. “İslam Terbiye Sistemi” açısından hassas olan böylesi bir ortamda yetişen insanların da gönüllerinde Allah ve peygamber sevgisinin çok ileri seviyelerde olması son derece doğaldır.
Haddi Aşmak: Şanlı Peygamber Hz Muhammed (SAV) efendimizin gıyabi şahsına yönelik sözle ifade edilen tarifsiz bir sevginin, saygının, nezaketin ve aynileşme duygusunun tezahürüdür. Peygamber sevgisi o derece ileri seviyelerdedir ki ismi anıldığı anda insanlar, anında sağ ellerini kalplerine götürüp -adeta kalbin yerinden fırlamaması adına- ona selamların en güzelini gönderirler. Eskiden yaşça ilerlemiş insanlara yaşları sorulduğu vakit, şayet kişi altmış üç yaşını geçmişse “Haddi Aştık” derdi. Bilindiği üzere Şanlı Peygamberimiz (Salatü selam olsun) altmış üç yaşında ahirete irtihal etmiştir. İnsanlar kendi ömürlerini değerlendirirken altmış üç yaşın, ömrü bitirme noktasında kâfi derecede olduğunu, fazlasının ya da eksiğinin ise tabi ki Cenab-ı Allah’ın takdirine kaldığını samimi inançlarıyla gönüllerinden geçirirlerdi. Yaşamının her alanında sünneti icra etmeye çalışan ecdat, ömrünün sonunda da sünnetten taviz vermeden “Son Sünnetini” de yaşayarak adeta Peygamber Efendimizle benzeşip öylece ölmeyi arzu ederdi.
Sayın Hocam, yine çok güzel yazmışsınız. Kaleminize sağlık.