Türkler, dünya kuruldu kurulalı kesintisiz olarak tarih sahnesinde sürekli bir hareketlilik içinde var olmuş; bunun neticesinde oldukça zengin bir kültür ve dil yapısına sahip olmuşlardır. Bu durumun çok iyi farkında olan yozlaştırıcılar; büyük bir milleti yok etmenin en etkili ve kestirme yolu olarak önce o milletin dilini yok etmeyi hedeflerler. Milletler adına değerlerin bel kemiği olan dilde, emperyalist güçlerin meydana getireceği etkili bir yozlaşma hali, akabinde diğer alanları da doğrudan etkileyecektir. Çünkü dil giderse o milletle ilgili her şey yok olur. Yüzyıllardır hatta bizim gibi binlerce yıldır gelişen kültürü de değerleri de biter. O milletle ilgili değerler gelecek nesillere sağlıklı olarak aktarılamaz. İlk başlarda kuşaklar arası çatışmalarla kendisini açığa vuracak olan bu durum, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde sindirme yoluyla en kısa zamanda hâkim duruma gelecektir. Şu an dilde kuşaklar arası büyük uçurumlar mevcuttur. Yetişen yeni nesil çok değil 50-100 yıl öncesi yazılmış edebi eserleri anlamakta güçlükler yaşamaktadır. Edebi eserlere halk nezdinde verilen değer gün geçtikçe azalmaktadır. Gençler, konuşma dilinde cümlelerinin arasına bilinçli olarak yabancı kelimeler sokuşturmayı kendilerince bir marifet hatta üstünlük olarak görmektedirler. Hâlbuki bu durum üzülerek belirtmeliyim ki kimliksizliğin, haysiyetsizliğin bir göstergesidir. Bir millete kimlik kazandıran en önemli öğe dildir. Bundan dolayı dil, bir milletin kimliğidir. Bir insanın hangi milletten olduğunun en bariz kanıtı konuştuğu dilidir. Maalesef günümüzde kimi gençler, kimliksizliğin vermiş olduğu bir duyguyla, başka dillerde kendisini ifade etmenin şuursuz mutluluğunu yaşamaktadırlar. Dilde yozlaşmanın en sakatı ise eğitim dilinin yabancılaştırılmasıdır. Geri kalmış ve gelişmekte olan birçok ülkede emperyalist güçler hemen o ülkelerin yerel dillerine saldırmışlar ve eğitim dillerini kendi dillerine çevirmişlerdir. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde eğitimin dili yabancı değildir. Çünkü yabancı dille yapılan eğitimler tam öğrenmeyi hiçbir zaman gerçekleştiremez. Bugün dünyada hangi ülkeler hangi ülkelerin sömürüsüne maruz kalmış ise oranın dilini konuşmaya ya doğrudan ya da –itibarsızlaştırma yolu ile- dolaylı olarak mecbur kalmışlar ve onu dünya dili sanmışlardır. Dünyada fiilen sömürgeleştirilemeyen bir milletiz. Ancak bu durumun ülkemize olan zihni yansıması; İngilizcenin abartılması ve insanımızca neden böyle diye düşünülüp sorgulanmaması olayıdır. Bir milletin bütün fertlerinin, eğitim sisteminin her kademesinde yabancı bir dille muhatap olup da; en temel ihtiyaçlarını dahi ifade ederken yaşamında o dili kullanamıyor olması; gerçekten düşündürücü bir hâl değil midir?