Hele de yerleşim alanlarının dışında kalan yapı tipleri ise bu noktada zaten yaşama fırsatları imkansız hale gelmiştir ki, ne kadar hızlı kayıp oldukları da maalesef tarihsel bir gerçektir. Belki de bu noktada ilk akla gelen Kervansaraylar olmalıdır. Ortaçağ Anadolu’sunda kervan yollarının başat yapılarından olan ve dönemin en üst düzeydeki yapım teknikleriyle yapılan bu yapılar, Anadolu coğrafyasında çok özgün örnekleriyle tarih boyunca hizmet vermişlerdir. Ticaret ve konaklama yapıları olması sebebiyle işlevlerinin kaybolması gereği hızlı bir yok olma sürecine girmişlerdir. Bu türden çok örnekler verilebilir. Kervansaraylar kadar anıtsal yapılar olmasa da, programları gereği daha küçük ölçekli yapı tipleri vardır ki, muhakkak yapıldıkları dönemde bu yapı türleri de topluma hizmet etmişler hatta içlerinden çok özgün örnekler süreklilikle kullanılmışlardır. Yazımız da konumuz bu ölçekteki bir yapıdır. Bugün neredeyse Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde yok denecek kadar az sayıda kalmış Karlık denen küçük ölçekli bir saklama/depolama yapısı…
Karlıklara geçmeden kar ticaretine de vurgu yapmak gerekir. Çünkü geçmişte bu yapı geleneğinin çok işlevsel bir programı olmuş, hatta kar yağışı, bir zorluk olmaktan ziyade bir imkâna bir ticaret kaynağına dönüşmüş. Kışın yağan kar, depolanarak buza dönüştürülmüş, yazın da sıcak bölgelere taşınarak soğutma amaçlı kullanılmıştır. Tabi ki o çağda; sıcak yörelerde buzlu soğuk su içme imkânının ne kadar değerli bir fırsat olduğu da anlaşılabilir. Dolayısıyla sıcak ülkelerinde değerli bir mücevher kadar ilgi gören buzun bir ticaret metaına dönüşmesi hatta onun saklanması için yapılan yapılar, ya da bazı yeraltı mekânlarının kullanımı ise hayli ilginç bir konudur. Hatta bu serüveninin hikâyesi bazı tarih kitaplarına bile yansımıştır. Örneğin Orta Çağ İslam dünyasında gerçekleşen buz ticaretine ve taşımacılığına dair kaynaklarda ilgi çekici kayıtlar bulunmaktadır. Kayıtlarda bu ticaret uğraşan kişiye “Sellâc” yani “karcı” denildiğini görmekteyiz. Özetle bu işlerin organizasyonu karcılar tarafından icra edilirmiş. Bu işler toplama, depolama, sıkıştırma, kesme, nakliye işidir ki, hayli zahmetli bir iş olduğunu da belirtelim. Çünkü kar odaları çoğunlukla dağların yüksek kesimlerinde bulunduğundan kış aylarında sıkı bir çalışma programı gerekiyordu. Yaz mevsimi geldiğinde ise daha zahmetli bir iş yükü ise kar kesmek ve sonra da onu taşımaktı.
Kar ticareti, Orta Çağ’da yiyecekleri ve içecekleri soğutmak için kullanılan önemli bir emtia olmuştur. Kışın depolanan kar, zamanla muhafaza edildiği mekânlarda sertleşir, buza dönüşür; ardından da yaz mevsiminde önemli ve kalabalık merkezlere taşınıp sevk edilirmiş. Bu yüzden yüksek dağlara yakın şehirlerde yaz aylarında buz tedarik edildiği bilinmektedir. Nitekim sertlik bakımından yumuşak durumda olanlar yakın pazarlarda satılırken, daha sert olanları ise uzak bölgelere nakledilirmiş. Kar ve buz yalnızca gıda soğutmasında kullanılmaz, aynı zamanda tıbbi alanlarda da kullanılırdı. Hatta çok ilginçtir, hediye amaçlı kullanımın yanısıra kimi kaynaklarda cezaladırmalar da bile kullanıldığından bahsedilmektedir. Bu bakımdan hem koruma hem de taşıma biçimine önem verilmiş ve teknik zaman geçtikçe gelişmiştir. Kimi zaman hazır yeraltı mekânları kullanılırken buz temini için “karlıklar” da yapılmıştır. Bu nokta da Anadolu da bu türden yapıların yapımına başlandığı tarih tartışma konusudur. Anadolu’da Selçuklu çağından önce bu geleneğin olduğu muhakkak ancak mekân geleneğinin kaynağı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Daha çok hazır mekânların yani saklama için ideal yer altı mekânları kullanılmış olabilir.
Osmanlı dönemine ilişkin kısa bir değerlendirme yapalım; Osmanlı saray sofrasının soğukluk ihtiyacını karşılamak üzere Karhâne-i Âmire teşkilatının kurulduğunu biliyoruz. Tanzimat döneminden sonra etkin bir şekilde faaliyet gösteren teşkilatın yapısına baktığımızda saraya kar ve buz, karcı ve buzcubaşı olarak adlandırılan müteahhitler tarafından temin edilen ticareti organize edermiş. Yaz mevsiminin başlangıcı olan Haziran ayından Ağustos ayı sonuna kadar üç ay boyunca her gün serbuzcuyan-ı hâssa tarafından Karhâne-Âmire’ye teslim edilen kar ve buz, saray ahalisine ve devlet erkanına dağıtılırmış. Bunun da dışında 16.yüzyılda Anadolu'da kar suyu ve buz sadece varlıklı olanların değil, halkın da ulaşabildiği bir serinleme aracı haline gelmiştir. Konuyla ilgili ciddi çalışmalar vardır. Kısacası, Anadolu şehirlerinde ise daha kapsamlı bir teşkilat dahilinde olmasa da benzer şekilde daha dar kapsamlı uygulamalar yapılırmış.
Nitekim yukarıda bahsedildiği gibi buz ticareti ya da yiyecek ve içeceklerde kullanılmak üzere buz temini için yapılan karlıklar önemli bir yapı geleneğinin ürünüdür. Uzun yıllar hizmet vermiş bu yapı türünün örneklerine ilişkin ciddi bir envanter maalesef yok. Özellikle şehir halkının kullanımına hizmet etmiş özgün örnekleri de artık yok olmuş durumda. Karlıkların Sivas’ta da bir örneğini görüyoruz. Bugün şehir merkezine yakın bir alan da konumlanan bu yapı türünden maalesef tek örnek kalmış. Buzdolabı gelene kadar tahtını muhafaza etmiş buz kalıpları; at arabalarıyla nereye giderse gitsin geçerken şehrin yüreğini soğuturmuş. Bugün Tavra deresinde, Paşa Fabrikası mevkiisinin kuzey batı hattında halk dilinde Köroğlu mağaraları diye adlandırılan mağaralarının altında kalan Karlık o mevkideki son kalan karlık. Karlık’ın yakınnda yer alan değirmenin ise temel kalıntıları bulunmaktadır. Yapım tekniği itibariyle yaklaşık iki yüz yıldan daha öncesine götürebileceğimiz karlık’ın sadece karlık için yapılıp yapılmadığı ayrı bir tartışma konusu ama büyük bir ihtimalle buz kalıpları depolamak için yapılan bu tonoz formlu yapı işlevinin son temsilcisi. Dikdörtgen planlı ve yaklaşık 4-50-10 metre ölçülerindeki bu mekan umarım korumaya değer bulunmuş ve tescil edilmiştir. Edilmediyse ivedilikle tescil edilmeli ve rölövesi yapılmalıdır. “Sivas yöresinde bir özgün yapı geleneği: Karlıklar” ismiyle yapılacak bir araştırma için özgün ve tekil örnek olarak ayakta kalan örneğin muhafazası kültürel bir sorumluluktur. Bir kar memleketinde bir zamanlar karın nasıl saklandığının; keyifle yenen dondurmaları, içecekleri nasıl buz kalıplarıyla serinlettiğinin öyküsünün resmidir: Karlıklar…
.
Köroğlu mevkinin altındaki son Karlık