Yaz gelmiş; güneşe bakınca Haziran gibi. Caddeyi arkasına alarak elinde çantasıyla poz veren şık hanım, bir eliyle çantasını tutuyor, diğer eliyle de azizliğine uğradığı güneşi kesmeye çalışıyor. Kadını uzun uzun anlatacak hiçbir bir malumata sahip değilim. 35 yaşlarında ve naif hali, öğretmen olma ihtimalini güçlendiriyor. O şık hanımefendinin hemen ardında; kaldırıma kadar saçaklanan tabela ve sade yazısıyla Mimar Şekip Akalın’ın yaptığı PTT binası… Bu fotoğrafı, Atatürk Caddesi’nin bu eski fotoğrafını diğer fotoğraflardan ayrı bir yere koyarım. PTT binasının önünden cadde boyunca aşağı inen, yukarı çıkan insanlara bakınca; nedense aklıma sen gelirsin, Todor Usta. Nedense, içimden bir ses, o az sayıdaki insanın arasında senin de dolaştığını söylüyor. Hatta elinde bir dosyayla -şu an yerinde olmayan- Akgül Oteline uğradığını oradan da tasarımını Mimar Yaprak Ataman Hanımefendi’nin yaptığı Belediye binasına doğru gittiğini hayal ediyorum. Biliyorum, 1950’lerin başında yaptığın Akgül Otel için ne kadar özenle çalışmıştın. O demirleri ne titizlikle döşetmiştin. Zaten her zaman titizdin. Cadde’den yukarı doğru yavaş yavaş adımlarla yine her zamanki sakinliğinle ilerliyorsun. Her defasında olduğu gibi, yine o günde, ustalık hünerlerini gösterdiğin binalarına göz gezdirerek yürümeyi tercih ediyorsun. İşte Akgül’den sonra sıra dizin gibi birbirine yaslanan modern çizgili binalardan biri olan ve yine uygulamasında bulunduğun 4 Eylül Oteli ve caddenin karşısındaki Yıldız Pasajı seni selamlıyor. Ardından… Şifa Eczanesi o güzel köşesinde seni karşılıyor. Tam o sırada, o köşede, ölçülü bir tebessümle yanına yanaşan komşun, seni duraksatıyor. Hemen lafa giriyor, Eczanenin dekorasyonunu senin yaptığını bilmeyen komşun, eve geç gelen oğlundan dert yanıyor. Komşunu kırmadan, bir taraftan da şehre şifa dağıtan bu şirin Eczanenin köşesinden göz ucuyla, Afyon sokağına gölge veren iki bloklu Bizim apartmanı ve kendi oturduğun apartmanına bakıyorsun…Usta, inanır mısın, bugün yerinde olmayan o eczanenin köşesinde ne zaman dursam ve o kırmızı tabelalı “Afyon Sokağı” yazısına ne zaman baksam; tıpkı senin gibi, sokağa bakar ve yıllarca altında Çerkez’in kahvesinin olduğu o güzel geleneksel Sivas evi tarzındaki Şehir Oteli’ni canlandırırım. Ardından, senin yaptığın Bizim Apartmanını ve hemen yanındaki o çıkma cepheli apartmanı güzelce inceler ve sokağın sonuna da gelince; sokağın ismini değiştirmeye karar veririm; sokağın adı artık benim için “Todor Usta Sokağı”dır. Komşunu bıraktın. Sakinleşmişti biraz. Öyle ya; senin gibi nazik bir insanın; herkese verecek öğüdü vardı; gençliğinde çok sıkıntılar çekmiş biri olarak hep ümit dolu olmayı hayatına sokmuştun. Ancak komşun, 25 yaşına gelen ve işgüç sahibi olmayan oğlunun 25 yaşına geldiği halde, iş tutamamasından ve geç gelmelerinden bahsedince... İstemeden de olsa gençliğine, o acı yıllara gittin; canın yandı… Eczaneden uzaklaşırken; memleketten uzaklaştığın yılları hatırladın. Evet, 1917 yılında Rusya´da Çarlık rejimine karşı Bolşevikler iktidarı ele geçirince ailende olaylardan fazlasıyla etkilenmişti. O acı günler aklına geldi…Şans eseri bir gün komşu köye gitmiş dönüşte yağmacılar bütün aileni katletmiş yaşadığınız evi ateşe vermişler, yalnız sen kurtulmuştun. 25 yaşındaydın; maalesef yaşamak için tek yol kaçmaktı. Sen de öyle yaptın. Kaçtın. Uzun ve yorucu bir kaçışın sonunda (Aras nehrinin azgın suları, donma tehlikesi, çete çatışmalarının ortasından geçerek) Türkiye hududuna gelmiş, teslim olmuş ve mülteci statüsü almıştın. Bir süre Erzurum’da kaldıktan sonra Sivas’a gelmiştin. Sivas, bu şehir, sana iyi gelmişti, çok sevdin. Vatanın gibi soğuk olan bu şehir, içini ısıtmıştı. Kimbilir, çocukluğunu da belki, o yüzden terkedemedin. Bu hatırlayış biraz içini üşütmüştü. Ama bugün hala, Sivas’ın en güzel köşe binası olmayı sürdüren, ilk eserlerinden 1940’ların başında yaptığın Örnek Otel’in önüne gelince için ısındı. O yuvarlık köşeli bina, o taş bina, acıyan kalbini yumuşattı. Otel’e şöyle bir baktın. İçinden dedin ki, “Umarım en az 200 sene ayakta kalır”; “Umarım benim gibi kalbi acıyanların kalbini, yumuşak hatlarınla hep yumuşatırsın”. Usta, marifetle yaptığın, sadakatle ve incelikle köşesine kondurduğun Örnek Otel, 83 yaşına geldi; 100’e doğru gidiyor, işlevi ve cepheleri değişse de, hala PTT binasının köşesi gibi sıcak meraklanma…