Dünya üzerinde hür ve bağımsız yaşayan her devletin sınırları belirli bir kara parçası mevcuttur. Fertler bu topraklarda doğarlar - büyürler, yaşamlarını özgürce idame ederler. İşler kötüye gittiği durumlarda ise o kara parçası uğruna gerekli maddi ve manevi fedakârlıktan kaçınmazlar. Milletleri millet yapma noktasında uluslara özgü birtakım ortak değerler (dil, din, vatan, bayrak, marş, tarih, musiki vs.) bulunur. Bu değerlerin en önemlisi hiç şüphesiz ki vatandır. Çünkü vatan; diğer değerlerin yaşanılma, yayılma, zenginleşerek gelişme, nesiller arası aktarım ve ilerisi dönemler için yozlaşmadan muhafaza edilme noktalarında garantörlük görevi üstlenir. Ulus adına kıymet hükmündeki bütün değerlerin varlığı, döneme olan hâkimiyeti, deforme olmadan kuşaklar arası sürekliliği; bağımsız bir vatanın var oluşuna bağlıdır.

İnsanoğlunun doğuştan sahip olduğu birtakım hakları vardır. Bunlar temel ve vazgeçilmez haklardır. Bu haklara sahip olmak için sadece insan olmak yeterlidir. Yeryüzündeki bütün insanlar din, dil, ırk ve inanç ayrımı gözetmeksizin bu haklarından faydalanırlar. Özellikle insanlığın yaşamış olduğu dünya savaşları ve bu dönemlerde uygulanan insanlık dışı uygulamalar, bu hakların oluşumunu zorunlu kılmıştır. Yaşama Hakkı, Sağlık Hakkı, Eğitim Hakkı, Din ve Vicdan Özgürlüğü Hakkı, Vatandaşlık Hakkı, Kişi Dokunulmazlığı Hakkı vs. gibi haklar insanlara tanımlanmış haklardan bazılarıdır. Bu hakların ihlal edilmemesi için kurallar konmuş ve bildirge imzalanmıştır.

Velhasıl; insanoğlunun sahip olduğu en önemli hak, yaşama hakkıdır. Her yönüyle kaliteli bir yaşamın oluşabilmesi ve devamlılığı için öncelikli olarak insanın bir yaşam alanına ihtiyacı vardır. İşte bu “yaşam alanı” bireyin vatanıdır. Vatanın önemi bu noktada öne çıkmaktadır. Kimi sebeplerden dolayı kendi öz vatanından ayrılmak zorunda bırakılan, başka ülkelerde yaşam mücadelesi veren –hatta “medeniyetin beşiği” olarak adlandırılan yerlerde dahi- insanların kendi değerleri üzerinden en temel yaşam haklarının kısıtlandığını, ihlal edildiğini görmekteyiz. Neden mi? Çünkü orası vatanları değil de ondan.

Türk milletinin asil ve şanlı tarihinde vatan uğruna verilen mücadeleler o denli fazladır ki her biri ayrı bir destan hüviyetini kazanmış, tarihin tozlu raflarında kayıtlarda beklemektedir. Türk milletinin karakterinde ve yaratılış fıtratında vatansızlık kabul edilemez bir şiardır. Vatan; milletimize kutsal bir miras, gelecek kuşaklar adına bir emanet, bünyesinde barındırdığı benzersiz değerleriyle de eşsiz bir kaynaktır. “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.” Sözü her Türk vatandaşının tavizsiz birinci ilkesidir. Çünkü bu cennet vatanın havasını özgürce teneffüs eden her bireyin ortak değeri de ortak kaygısı da vatandır, vatan olmalıdır. Milletimiz için vatan toprakları kutsaldır ve bu uğurda mücadele de Hak’tır. Bu anlayıştan mütevellit bu topraklarda doğan her bir erkek çocuk, asker olarak doğar. Vatanın kutsiyetini ve önemini içselleştirmiş olan milletimiz; en büyük değeri toprağa, yurt tutmaya vermiştir. Türk’ün adına tarihin her safhasında rastlayabiliyor olmamız, bu özelliğinden ötürüdür.

“Devamı Haftaya”